Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 
Süryani Kilisesinde anadilinde eğitim
Süryani Kilisesinde anadilinde eğitim                          19 Temmuz 2011
   
On gün süren Güneydoğu gezimi tamamlayıp döndüm. Gazetede yazmak ya da Hasan Cemal gibi Başbakana akıl oluşturmak için gitmedim. Öylesine, memleket yerinde duruyor mu diye Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Mardin, Şanlıurfa güzergahında dolaştım. Arada, başta Midyat, Gercüş ve Hasankeyf olmak üzere birçok küçük yerleşim biriminde izlenim edinecek kadar duraklamalarım oldu. Bilmediğim, görmediğim bölge değil; fakat itiraf etmeliyim ki sıcağına dayanabilirsen daha bir yaşanılası yer gibi geldi bana Bölge. Mesela şortla dolaşabilir, büfeden bira alabilirsin!

Güneydoğu’nun kavurucu sıcağından koşar adım uzaklaşmak için bir yandan güneşe karşı yol alırken diğer yandan biri “Yediğin içtiğin senin olsun, gördüğünü anlat!” dese ne diyebilirim diye kendi kendime izlenimlerimi analiz etmeye çalışıyordum. Silvan’ı geçmiştim ki bir telefon “Nerdesin?”. Silvan kırsalında 20 gencin birbirini öldürdüğünü Urfa’ya girmek üzereyken öğrendim. Silvan’da, yaşasalardı bir süre sonra aynı dili konuşacak 20 genç birbirinin katili yapılmıştı.

O ana kadar şunu düşünüyordum: Görünürde Diyarbakır’ı Denizli’den, Batman’ı Kırıkkale’den, Mardin’i Tokat’tan, Urfa’yı, Yozgat’tan, Adıyaman’ı Afyon’dan ayıran neydi? Kaman, Gerçüş’ten daha mı zengin; Batı’da, Midyat gibi refah düzeyi görülebilir ilçe hangisiydi? Dediğim gibi görünürde farklı coğrafyalardaki bu şehirler arasında bir fark yok. Caddelerinde aynı markalara ait tabelalar, aynı bankalar, bildik mağazaların bulunduğu AVM’ler…

Farklı olan insanların konuştukları dildi; giyimleri, dinledikleri müzik; gelenekleri, görenekleri kısacası yaşama alışkanlıklarıydı. Yani insanlardı. Benim yukarıda Batı ile özdeş bulduğumu belirttiğim kent görünümleri, bu insanların iradesi dışında Kapitalizmin benzeştirmesinden başka bir şey değil. Her yerde olduğu gibi saydığım şehirlerin tümünün bir de “eskisi” var. Oralara girince anlıyorsunuz aslında Kürt’ün, Arap’ın, Süryani’nin kentlerini kendi yaşam tarzına göre tasarladığını.

Kapitalizm, er ya da geç, küresel etkisine girenleri daha erken kendine benzetecek. Önce evlerimiz, yollarımız ardından kullandığımız nesneler değişiyor; giyinme tarzımız, düğün yapma biçimimiz, ölümün ardından yaktığımız ağıt da değişti/değişecek. Ne kadar direnirsek direnelim sonunda bir gün sıra dilimize, dinimize de gelecek. Birgün herkes ortak bir dille anlaşacak; kesinlikle, muhtemelen yüz yıl kadar sonra “İnsanlar eskiden Tanrı diye soyut bir şeye inanmışlar” diyerek bizimle alay edilecek. Fakat bu zorunlu değişimin, bizi değiştiren koşullarla uyumlu bir şekilde gerçekleşmesi için her şeyden önce zorlama ile olmaması gerekiyor. Bırakalım insanlar bunu kendi doğal süreçlerinde yaşasınlar. Uzun zaman alacak geçiş sürecini Kürtler Kürt gibi, Araplar Arap gibi, Süryaniler Süryani gibi tamamlasınlar.

Kürtler bu konuda, yani kendi kimlikleriyle yaşama konusunda ısrarlılar. Daha fazla engellemeye çalışmak beyhude bir çaba olur. Her ulusun olduğu gibi Kürtlerin de ayrı bir ulus olarak kendi değer yargılarıyla yaşamaları gerektiğine inandığım için Kürtlerin kendi kimlikleriyle yaşama istemlerini destekliyorum. Sadece Kürtler mi, değil tabi herkes kendini ifade etmenin yolunu arıyor. Gezim sırasında Türkiye’nin en sinik toplumunda bile bu çabayı görüyorum. Normalde hoş görmediğim çocukların “eğitim” amacıyla cami ya da kiliseye çekilmesine, Midyat Süryani Kilisesinde Süryanice öğrenmeye gelen okul çağındaki çocukları görünce birden Süryani toplumunun bu eylemini hoşgörüyle karşılıyorum. Askılı tişörtlerle Allahın evinde anadilini öğrenmeye gelen kız çocuklarını, küçük de olsa ait oldukları topluluğun özgün kültürel varlığının taşıyıcısı olarak görüyorum.
 
  
2405 kez okundu

Yorumlar

     14/12/2011 01:29

evet yazınızı okudum ve oldukça begendim bende diyarbakırlı hıristiyan bir kürt üm . burada hiç kimse kimsenin diline dininne ters bakmaz buralarda insanlar herkezle barışıktırlar . hoş görülüdürler. biz kürtler elvetteki kendi dilimizi konuşmak ve daha iyi bir şekilde ana dilimizi öğrenmek istiyoruz . saygılar...
Misafir -