Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 

Anasayfa

Eğitim modeli, otomobil modeli gibi bir şey değil! Otomobilin farıyla, kıyafetin düğme sayısıyla oynayarak yeni bir otomobil, yeni bir kıyafet modeli yaratabilirsiniz. Fakat bu tipik değişiklikler bile matematik, geometri ve hatta doğa bilimlerinden yararlanılarak tasarlanıyorken eğitimin orasıyla burasıyla oynayarak yeni bir eğitim modeli icat etmeye kalkışmak komiklik olur.
En politik meslek hangisidir sorusunun yanıtı tereddütsüz öğretmenliktir. Öğretmen politik olmasa da mesleğin kendisi politik; çünkü bu meslek soruya yanıt arıyor. Öğretmenlik politik bir meslek olmasına rağmen öğretmeni siyasetin kurucu kadroları arasında pek göremeyiz. Emekli olmadan siyaset yapması yasak bu yoksul mesleği, öğretmenlerin, serbest meslek erbabı siyaset cambazlarının işçileri olarak kalmalarını sağlıyor.
18.05.2018
18.05.2018
Doktordan biri, servisine gelen hastaya önce sosyal güvenlikle ilgili durumunu, diğeri cinsiyetini, üçüncüsü ödeme gücüne ve cinsiyetine bakmaksızın şikâyetini soruyor. Doktorunuzun bunlardan hangisi olmasını istersiniz?
Yasaklardan yana değilim ama elimden gelse ahlâk, dürüstlük, ilke, saygı, sevgi, vicdan gibi kavramların islamcılar tarafından kullanılmasını yasaklarım! Niye derseniz buna Google sayfaları bile yetmez. Detaya gerek yok, gerekçeme bir iki örnek yazarım: Evlilik yüzüğü ile siyasete atılıp milyar dolarlık kişisel servete, makamına ait uçak filosuna sahip devlet yöneticisi olmanın; din alimi olup rüşvetle yargılanan islamcı hükümet üyelerini “yolsuzluk başka, rüşvet başka” diye savunmanın; bakan olup “bir kerelik” tecavüzü karalamak için yeterli bulmamanın; “bu milletin anasını s…..ğim” dedikten sonra o milletin ülkesinin en ayrıcalıklı, en zengin kişisi olma konumunda kalmanın ahlâki açıklaması olamaz.
18.05.2018
27.04.2018
Eğer muhalefet insanların arayışına, “ben çocuğumu okula gönderdim, okul çocuğumu Kuran kursuna gönderdi” diyen türbanlı annenin sorusuna anlamlı yanıt verebilirse, Erdoğan’ı, eğitim ayı olan Haziran’ı seçim ayı olarak belirlediğine pişman edebilir.
Çalıştayda, deizme kayışın nedeni olarak ileri sürülen gerekçelere bakınca din eğitiminin bilimsel amaçlara hizmet ettiği hissine kapılıyor insan! “Dini bilgilerdeki tutarsızlıklar”, “din öğretmeninin öğrencisine uygun rol model olamaması”, öğrencinin “neden Tanrı’nın yeryüzünde kötülüklere müdahale etmediği ve sessiz kaldığı” sorusuna anlamlı yanıt verilememesi, ”din adamlarının birbiri ile çelişen açıklamaları”, “dini görüşlerin bilimin açıklaması karşısında yetersiz kalması” ve özellikle “eşcinselliğin sapkınlık olarak değil cinsel bir tercih olarak nitelendirilmesi”… Bütün bunlar, laik eğitimin eleştirel düşünen öğrencisinin peşine düştüğü sorun alanlarıdır. Buna rağmen ben bumerang etkisi yapıyor diye imam hatipleşmeyi onaylamıyorum. Çünkü bilimsel eğitim çelişkiyi yönetmez, onu ortadan kaldırır. Ayrıca dindar ama vicdanlı, dindar ama adil, dindar ama ahlaklı, dindar ama karşısındakine saygılı birini lümpen bir deiste tercih ederim.
20.04.2018
13.04.2018
Yazılı sınavlar, sınava katılanlara eşit uygulanarak fırsat eşitsizliğine meşruiyet sağlardı; sözlü sınav denilen mülakat, mülakatı yapanın sınava katılanlar arasından kendine göre kimin eşit olacağına karar verdiği sistemin adıdır. Devletin bu yönteme tevessül etmesi, elediği adaya açıkça seni yurttaş olarak tanımıyorum demesidir.
12 Haziran 2011 genel, 30 Mart 2014 yerel, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın elinde tablet vardı. 15 Haziran 2015’te tabletin yerini Kuran aldı. Öyle görünüyor ki iktidarın seçmenine vaadini sembolize eden bu iki ikna aracı hükmünü yitirdi ve önümüzdeki seçimlerde ‘artık sizin için yapabileceğim bir şey yok’un sembolü silah kullanılacak. Seçim meydanlarında kalabalıklar üzerinde uçurulan yerli ve milli SİHA’lar görürseniz şaşırmayın.
13.04.2018
30.03.2018
İngiltere’nin 2017 eğitim ihracatı, Türkiye’nin 2017 toplam ihracat hedefi olan 157 milyar doların biraz altında kaldı. İngilizler geçen yıl eğitimden 122 milyar dolar kazanmış! İngilizler, eğitimi Almanlara, Amerikalılara, Fransızlara, Japonlara, Finlilere, Norveçlilere satmıyor. Onların müşterisi, genellikle iç talebi karşılayamayan gelişmekte olan ülkeler. Haliyle İngilizlerin en önemli müşterilerinden biri de biziz! Üretemediğimiz malı, dışarıdan temin ettiğimiz gibi eğitimi üretici ülkelerden satın alıyoruz. Türkiye’de eğitim dibe vurdukça eğitim ihracatçısı (alınan malın -eğitimin- alıcıyla birlikte alındığı yerde kalmasına ihracat demek ne kadar doğru olur bilmem ki!) ülkeler, özellikle İngilizler ve Amerikalılar kazanıyor.
Öğretmenlik, oldukça ciddi bir saldırı altında; iktidarın amacı kamu görevi yapan bir meslek grubunun işini hakkıyla yapıp yapmadığını test etmek değil, bütün öğretmenleri piyasadan uyarlanmış ölçütlere uydurmak, her birini aynı standarda getirmek. Biri diğerine benzeyen (standart) öğretmenin elinden çıkan çocuklar da haliyle standart yurttaşlar olacak. Standardı tutturmak için yapay katkı maddeleri gıda ürünlerini ne hale getirdiyse, aynısı insanların başına gelecek. Kaldı ki standardı belirleyen siz olmuyorsunuz, hepimiz bir veya birkaç egemenin beğenisine göre şekillendirilmiş olacağız. Bunu kimse istemez, istememeli.
23.03.2018
09.03.2018
Ailenin bütün çabası, cenazenin dini tören yapılmadan gömülmesini engellemek, ölülerine karşı dini görevlerini yerine getirmek. Fakat devlet ve tüm resmi dini otorite, birlik olup onların bu son arzusunu engellemeye çalışıyor. Belediyeler, mezar kazmak için istenen kutsal iş makinelerini vermiyor. Kaymakam, ailenin bulduğu özel bir iş makinesinin sahibini bize neden haber vermedin diye sorguya çekiyor. İmamlar, Diyanet İşleri Başkanlığının talimatına uyarak cenaze töreninin hiçbir aşamasına dahil olmuyor. Gökhan Hoca eşi, iki çocuğu, annesi, babası ve birkaç köylünün katılımıyla köyünün mezarlığına defnediliyor. 15. yılını geride bırakan İslamcı iktidar, gündeminin birinci maddesinin (altı bakandan oluşan komisyon bu soruna sözde çare arıyor) taciz ve tecavüz olmasına da bakarak haklı olarak soruyoruz kötülük mü dinde, din mi kötülerin elinde?
Platon’un öğrencisi, Antik Yunan filozofu Ksenokrates, bilgeliği kadar dürüstlüğü ile de ün salmış biridir. Öyle ki yeminsiz tanıklığın kabul edilmediği Atina’da yemin etmesi istenmeyen tek kişidir. Bir gün öğrencileri, Filozofu baştan çıkaracağını düşündükleri Phryne adında bir kadını ayartarak Filozofun ahlakını sınamak ister. Kadın, saldırganlardan kaçıyormuş gibi yaparak can havliyle Ksenokrates’in kulübesine dalar. Bir seferinde...
02.03.2018
02.03.2018
Öğretilmesi amaçlanan dua dışındaki kuralların tümü temizlikle, sağlıkla, birlikte yemek yediğin kişiye saygılı ve ince davranmakla yani görgüyle ilgili. Yemekte dua ise kural değil, arzu edenin yerine getireceği dini bir ritüeldir. Dua etmeden yemeğe başlayan karşısındakine karşı görgüsüz davranmış olmaz. Fakat birini, hele beş-altı yaşındaki çocuğu dua etmeye zorlamak görgüsüzlüktür. MEB farkında mı bilmem, görgü kurallarını öğreteyim derken kendisi görgüsüzlük yapmış oluyor!
Erdoğan, partisine oy vermeyenleri bütün kamusal alanlardan dışlayacağını dillendirerek, ürkütücü bir sürece girdiğimizin işaretlerini veriyor. Toplumu bölen, ayran; ayrıştırdığı toplumun bir kesiminin haklarına el koyacağını açıkça beyan eden bu sözlere hiçbir tepki verilmemiş/verilememiş olması ise ayrıca ürkütücü. Sizi bilmem ama ben bu konuşmaları dinleyince kendimi, egemenlik alanını ihlal ettiğim derebeyin arazisinde dolaşan biri gibi hissettim. Lokantaların bile her müşterisinin girdiği mekâna ait hissetmesine özen gösterdiği bir dönemde kocaman ülkeyi kendi özel alanın olarak görmek nasıl bir ruh halidir anlamak mümkün değil! Burası Tayyip’in yeri mi ki!
16.02.2018
09.02.2018
Teşhisi reddeden, tedaviye direnen hastaya ne halin varsa gör diyemeyiz. Hele kapıyı, pencereyi kapatıp havasız bıraktığı mekanda sizi de alıkoyduysa içeride, sonucu dram olan bu hastalıktan etkilenmeniz kaçınılmazdır. Ne diyor TTB heyeti “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” çünkü “Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir.”
Salah ile gönderilen füzeden, aynı kitaptan ayetle korunmaya çalışan “din kardeşleri” arasındaki çatışmayı durduramamış ne din ne de dinci çözümün adresi olamaz. Çünkü olup biteni anlama kapasitesi yok, çünkü her biri ayrı çıkar hesabı içindeki savaş aktörlerinin kullandığı araçlardan biri din! Bu akıl, kendisinin terörist saydığı YPG’yi alıp, yerine Suriye yönetiminin ülkesinin istikrarını bozan terörist saydığı ÖSO’yu koymaya çalışıyor. Ki Suriye’ye istikrar gelsin!
04.02.2018
26.01.2018
Hastaneyi, Sosyal Hizmet Kurumunu, valiyi, doktorları, savcıyı, polisi, sosyal hizmet uzmanlarını alt alta topladığınızda toplam çizgisinin altına “devlet” yazmanız gerek. Tecavüze uğrayıp hamile kalıp Kanuni Sultan Süleyman Hastanesine başvurmak zorunda kalan 115 çocukla, sadece son bir yılda tarikat yurtlarında çocuklara tecavüz edenlerin toplamı ise “halk” eder. 2003 doğumlu çocukların tecavüz edildiğinin gizlenmesi ise devletin halkını korumasıdır! Bu olayın başka izahı yok; vicdanını yitirmiş bir devlet ve halkla karşı karşıyayız.
Eğitim Bakanlığı, 980 Anadolu Meslek ve Teknik Lisesi’ndeki tamamı teknolojiyle ilgili teknik program tür ve alanlarının 2018-2019 eğitim yılı itibariyle kapatılmasına karar verdi. Kapatma gerekçesi öğrenci sayısının azlığı, öğrenci sayısının azalmasıyla eğitim maliyetinin yükselmesi… Bir ay önce imzadan çıkan kapatma kararının altındaki imza ise “öğrencilerin yüzde 42’si mesleki eğitimi tercih ediyor” diyen Genel Müdüre ait!
19.01.2018
12.01.2018
“Şartsız, yaş kriteri olmadan, eleme anlamı taşıyacak hiçbir düzenleme olmadan kadroya geçecekler” diye yapılan Taşerondan Kadroya Geçiş Sınavının, tarihin en büyük kitlesel adaletsizliğini gizlemek amacıyla yapıldığını anlıyoruz. Sınavın karmaşıklığı kadar gündemde tutulması haksızlığa, adaletsizliğe, ayrımcılığa uğrayanlarda bir milyon kişinin adil bir seçimin sonunda güvenceli bir işe başladığı algısını pekiştirecek. Bu denli büyük bir adaletsizliği adil bir işlemle(!) meşrulaştırmak ancak Şeytan’ın fikri olabilirdi!
Şahıs, AKP Grup Başkanvekili ile Eğitim Bakanlığı müsteşarının “sapkın” bulduğu paylaşımının azmettiricisi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ile Nihat Hatipoğlu’nu işaret ediyor. Öğretmeniniz “Diyanete ya da Nihat Hatipoğlu’na sorun” diyor biz de soruyoruz: Eşofman Allah’ın sınırları dışında giyinmek midir?
05.01.2018
29.12.2017
İslamcılar düşünceyi, düşünen organı keserek cezalandırırlardı. Düşünceye yasaklı mahalde korna çalmak gibi trafik suçu muamelesi yapılması islamcıların neoliberallerden öğrendiği bir cezalandırma yöntemi. Sonradan öğrenilmiş bu yöntem, Suudi Krallığı’nın, prenslerin 800 milyar dolarlık varlığına el koymasında olduğu gibi İslam hukukuyla uygulanınca daha katmerli oluyor. Bizim İslamcıların makbuz kesmedikleri mali cezaların bedeli, ekonominin büyüklüğüne, mağdur edilenlerin sayısına bakılırsa Suudilerinkinden insaflı sayılmaz: İşletmelere ve banka hesaplarına sorgusuz sualsiz el koyma, işten atma, işinden gücünden ettiğine başka kurumlarda çalışma/çalıştırma yasağı, sosyal güvenlik sisteminin dışına çıkarma sürü lideri maymunun sürü dışına attığı rakiplerine reva görmediği kadar ağır yaptırımlardır.
Yahudi kökenli Nobel almış 104 bilim insanının kaçı Musevi idi bilmiyorum; ama Einstein’ın ateist olduğunu biliyoruz. Yazarın listelediği dünyayı değiştiren Yahudi asıllı bilim insanlarından “psikanalizin babası” dediği Sigmund Freud’la “fikir babası” saydığı Karl Marx Tanrı’yı tahtından etti! Tanrı’nın bu dünyaya getirmek için tasarladığı nice insanın, sayfası açılmadan Amel Defterini dürmek için doğum kontrol hapını geliştiren Gregory Pincus mu Museviydi! Yazar, sözü “biz de dinimize (İslama) dönersek aynı başarıyı yakalayabiliriz”e getirmek için Tevrat’ın Yahudileri motive ettiğini söylüyor. Fakat verdiği isimlerin ve buluşlarının Tevrat’la bir ilişkisi olmadığı gibi tümü Tanrı’nın ölümünde suç ortağıdır! Bir kitap (Tevrat) yazarını inkâr edenlere nasıl ilham kaynağı olabilir ki!
22.12.2017
15.12.2017
Anomi, yakalanması kolay, tedavisi zor bir hastalık; öyle ilaçla falan tedavisi mümkün değil. Hastalığın biyolojik hastalıklardan farkı, tek tek bireyleri öldürmeyip belli bir yaygınlığa ulaştıktan sonra toplumu öldürmesi. İyi tarafı ölümün, ölümün acısızını dileyenlerin dileğinin gerçekleşmesi gibi gelmesi; tıpkı donarak ölmek gibi… Cesediniz bulunduğunda gülümsüyor oluyorsunuz. Yanarak, boğularak gelen ölümün çırpınışı görülmüyor anominin ölümünde.
İnsanlar, ahlaki buldukları davranışı aşkın bir nedene bağlarken ahlaksızlığı kişisel kusur gibi görme eğilimi içindedir. Kimi zaman nezaket icabı, kimi zaman baskın ahlakın baskısına maruz kalma korkusundan ahlaksızlığın kökenine dair eleştiri getiremeyiz. Oysa toplum olarak ahlakımızı şekillendiren değerleri gözden geçirmeliyiz. Çünkü insanlığın yalan söyleme, emanete hıyanet, hile, güveni kötüye kullanma, başkasının hakkını gasp etme, ikiyüzlü davranma gibi zamana ve mekâna bakmaksızın her daim ahlaksızlık saydığı davranışlar olağanlaşmaktadır. Adalet ve eşitlik arayışımızda rehber tayin ettiğimiz devleti yöneten politikacıların insanlığın bu en eski ahlaki tutumlarına aykırı eylemlerine blok halinde meşruiyet arayanların İslamcılar olması, öncelikle din ahlak ilişkisini yeniden ele almamızı zorunlu kılmaktadır.
10.12.2017
01.12.2017
“Şart”la “ilke” anlamdaş olmak biryana, bu ikisi birbirinin zıttı kavramlardır. Dinlerde şart, uyulması, yerine getirilmesi zorunlu temel görevdir; ilke ise birtakım yöntemlerle elde edilmiş aklın onayladığı verilere dayanan, yer ve zamana göre değişebilen kurallardır. İslamın şartı ülkeden ülkeye, kişiden kişiye değişmez. İlke ise nesnel koşullara göre değiştirilebilir. Kaldı ki burada konu edilen modernizmin sistematikleştirdiği ilkeler, bireyin ve toplumun demokratik gelişimini engelleyen uyulması zorunlu “şart”ları sınırlandırmak için geliştirilmiş kurallardır. Ayrıca maddi menfaat vadeden kurallar ilke, kişisel çıkar karşılığı yerine getirilen koşullu davranışlar ilkeli davranışlar değildir.
Mesleki, hukuki, siyasi gibi çeşit çeşit ilke vardır. Fakat insani ilke bütün bunların üzerindedir. Bilimin süzgecinden geçmiş insani ilkelere sahip olmadan bu alt ilkelere uygun davranış geliştirmek mümkün olmaz. Yani iyi bir insan olmadan iyi bir yargıç, siyasetçi, öğretmen, doktor olunamaz. Ama din adamı olabilmek için herhangi bir ilkeye bağlılık gerekmez; çünkü dini davranışlar, dayanakları “bilimsel yöntem”, “nesnel gerçeklik” olan ilkeleri reddeder. Sanırım İslamcılarda gördüğümüz tutarsızlığın nedeni bu; ilkesiz olmaları…
24.11.2017
17.11.2017
AKP hükümetlerinin 14 yıldır değiştirmekten usanmadığı müfredatlar, ders kitapları, sınav yöntemi, ders çizelgeleri, okul türleri vb. gibi eğitim sisteminin içerik unsurları, eğitimin varlıklı sınıflara hizmet ettiği gerçeğini değiştirmedi. İktidar tarafından gündeme getirilen, yasallaşan eğitime dair tüm düzenlemelerin mağduru yoksullar, kazananı, karlı çıkanı hep zenginler oldu. AKP’nin yoksulluk ve din edebiyatı yaparak hayata geçirdiği her eğitim kararı, her biri bir ticarethane olan özel okul ve bu okullara devam eden öğrenci sayısının artmasına kamu okullarından kaçışın hızlanmasına yol açtı.
Öğretmen yeterliğini test edecek performans kriterlerini kim belirliyor? Tabii ki eğitim sistemi dediğimiz şeye etki eden bürokrat ve politikacılar; halkın yüzde 55’inin güvenilmez bulduğu çoğu din adamı olan sistemin üstüne çökmüş bir avuç düşünce yoksunu!
17.11.2017
03.11.2017
Toplum, dinle modern eğitimin birlikte düşünülemeyeceğine kanaat getirdi. İslamcılar dini eğitimin başarısızlığı altında eziliyorlar. Eğitim üzerine ne söyleseler boş, bundan ötürü somut beklenti icindeki halkı seçimlere kadar idare edecekleri sanal başarı hikâyeleri üretme telaşındalar. Başarısız okulları başarılı gösterecek sınav arayışı bundan...
31.10.2017
20.10.2017
200 ve üzeri puan alan adayın, sonraki yıl girdiği sınavda daha düşük puan alması durumunda kredi olarak ilk sınavın sonucu ile kayıt yaptırabilmesinin, her yıl müfredat değiştiren bu ülkede ciddi adaletsizliğe yol açacağını hemen söyleyebiliriz.
öğretmenlik, mevzuatla değil Durkheim’in dediği gibi laik, rasyonel ve ahlaki ilkelerle yapılan bir meslektir. İlkeler dediğimiz şey ise öyle siyasetçinin hisleriyle, histerisiyle belirlediği kurallar değildir; normları bilime dayanır ve bilim yanlışlamadığı sürece siyasetçinin hisleri okunarak, histerisine kapılarak değişmez.
16.10.2017
07.10.2017
Mahkeme süreci devam eden, neden ve sonuçları hakkında toplumun ortak kanıya sahip olmadığı, siyasi müsebbibinin (siyasi ayağının) kimler olduğu ortaya çıkartılmamış, dolayısıyla henüz tarih olmamış 15 Temmuz, yakın tarihin siyasi olaylarından biri olarak ders konuları arasına alınamaz; ne belli gün ve hafta ne de bayram olarak kutlanamaz.
Medrese, talebesini yazılı sınavla değerlendirmez, hocası talebesinin sadakatini imtihanla ölçer sonra icazet verirdi! Erdoğan, medrese sistemini günümüze uyarlayarak parti organına dönüştürdüğü eğitim kurumları eliyle öğrenci ve velisinin icazet almak için partisine müracaat etmelerini sağlamak istiyor. Onun okullar için düşündüğü seçme sistemi, mülakatla icazet verme olarak uzun süredir kamu personeli alımında kullanılıyor.
29.09.2017
22.09.2017
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının beceremediği işi yurttaşlar yapıyor: TTKB tarafından incelenip bakan onayından çıkmış müfredatlarla ders kitaplarının pedagojik olmayan yönleri, laik ve bilimsel eğitime aykırı unsurları halk tarafından belirleniyor. Yazar hatasından sorumlu değil, inceleyen yazarın hatasını göremeyecek kadar kör, onay veren makam keza ikisinden beter… Yayıncısı, bürokratı, politikacısı birlik olmuş mali bedeli 447 milyon olan ayıplı malların faturasını, malın ayıbını ortaya çıkarana ödettiriyorlar! O halde sormak gerek, Talim Terbiye, Eğitim Bakanlığı niye var?
Ders kitaplarındaki kötü bilginin alınıp özümsenmesinde kullanılacak 300 çeşit araç-gerecin seçimi dikkat ister! Ya çocuklara verilen bilgilerin içindeki niteliksiz, kötü, tehlikeli unsurlar? Bunu almam diyor musunuz, deme şansınız var mı? Belki de bilgi kanser yapmadığı için umursamıyoruz! Niteliksiz bilgi kanser yapmaz ama insanı salaklaştırır! Bu üniversitelerin işi değil...
15.09.2017
15.09.2017
Modern eğitimin, bildiğini sandığı şeyin yanlış olabileceğini söyleyerek öğrenenden fikrini değiştirmesini istemesi İslamcıların kabullenip uyum sağlayacağını şey değil. Bu yönüyle eğitim, siyaset gibi çoğunluk iradesiyle de denetim altına alınamıyor. Okulların imam hatiplere dönüştürülmesi, müfredat değişikliği, bilim ve laiklik karşıtı antidemokratik yönetimsel kararlar eğitimin dinselleştirilmesinden öte anlam içeriyor. 2012’den sonraki her eğitimsel karar bu kamusal alanın işgaline yönelik yeni bir girişimdir. 2002’den bu yana yapılan her seçim, İslamcıların siyaset alanını daha güçlü bir şekilde kontrol etmesine yarayacak bir şekilde sonuçlandı. Evet, AKP seçim sonuçlarından aldığı güçle siyaset alanını kontrol edebiliyor. Fakat çoğunluk olmanın doğrudan etkileyemediği sosyal alanlarla, düşünceyi etkileyen bilimsel faaliyet alanlarını kontrol edemiyor. Bu nedenle İslamcılar, denetim altına alamadıkları eğitim kurumlarını değişime direnen ideolojileriyle işgal ediyorlar.
Peki, Yunanistan (genel olarak Batılı) kamu çalışanları aleyhlerine her ekonomik kararı parlamento binasına yürüyerek protesto ederken bizimkiler neden vatan, millet, Sakarya edebiyatçısı gibi hükümetlerin muhafız alayı oluyor? Çünkü bizde her kamu çalışanı biraz Bekçi Murtaza’dır. Murtazalar, adı sendika da olsa üyesi olduğu örgütün kurucusu değildir; örgüt kurulmuş ve o üye yazılmıştır. Batı’da çalışanlar kendilerini işverenden korumak için örgütleniyor, Doğu’da ise işveren kendini korumak için çalışanları örgütlüyor. İşveren devlet olduğu için örgütleyen de devlet oluyor. Bizde sendikalılığın kamu çalışanları arasında artması bundandır. Batı’da partiler kadar sendikalar da demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Bu iki örgütlenme biçimi birbirini desteklerken aynı zamanda biri, diğerini denetler. Demokratikleşme sorunu yaşayan ülkelerde ise ne partiler ne sendikalar demokratikleşmeye hizmet etmiyor.
07.09.2017
07.09.2017
Ahlaki ilkelerin din kökenli olduğu, biraz da bu nedenle ahlakla dininin anlamdaş olduğu düşünülür. Öyle düşününce ahlakın seküler bir kavram olmadığı sonucu çıkıyor. Laiklerin ahlak kavramını pek kullanmaması buna bağlanabilir. Oysa hem dinerin öğretilerini büyük oranda ahlaki ilkelerden almış olması hem de ahlakın insan ilişkilerini düzenleyen normlar bütünü olması onu dini bir kavram yapmaz. Galiba İslamcılar da bu ayrımın farkında, ahlakı dinle birlikte düşünen sadece laikler!
MEB’in, Ensar Vakfı ile imzaladığı “Çeşitli Eğitim, Seminer ve Sosyal Etkinlikler Düzenlenmesine Dair İşbirliği” protokolü, AKP’nin bir türlü yer edinemediği sosyal alanı işgal planı dahilinde değerlendirilmelidir. AKP Genel Başkanı, sık sık iktidarda olduklarını ama sosyal alanda olmadıklarını dile getiriyordu. Ensar Vakfı’nın protokol çerçevesinde eğitim kurumlarında düzenleyeceği “sanatsal, sportif, sosyal, kültürel, bilimsel ve teknolojik gelişimi desteklemeye yönelik eğitim, seminer, gezi, yarışma, kamp, yaz okulu gibi etkinlikler”le sosyal hayata adım atacaklarını umuyorlar.
11.08.2017
04.08.2017
Eleştirdiğimiz uygulamalarla iktidarın tam da eleştirdiğimiz noktaya gelmek istediğini unutuyoruz. Onlara eğitimi dinselleştiriyorsunuz, yaptığınız iyi bir şey değil derken başarılı olduklarını tescillediğimizin farkında değiliz. AKP, bulduğu her fırsatı bu ülkeyi bir din devletine dönüştürmek için kullanan bir hareketin adı. Uzun vadede planı Türkiye’yi din devletine dönüştürmek olan bir iktidar için eğitimi dine bağlamak itham değildir.
Yeni denen programlar, 4+4+4 okul sisteminin müfredatıdır. Önce okullar hazırlandı ardından programı geldi. 4+4+4 sistemine geçişin yasası AKP genel merkezinde hazırlanmıştı; bu programlar da orada hazırlandı.
04.08.2017
04.08.2017
Gülen Hareketine “silahlı terör örgütü” denmesi hemen hemen yarısının desteğini almış ordunun halka karşı silah kullanmasından dolayıdır. Silahlı kuvvetlerinin, polisinin, istihbarat elemanlarının, memurunun; medyasının, ekonomisinin, eğitim kurumlarının yarısını kontrol eden bir yapı devletten ayrı düşünülebilir mi? Bu yapının sahip olduğu mali kaynaklar (okul, yurt, arsa, banka vb.), kamu kaynaklarının aktarılmasıyla ve kamu adına güç kullanan makamların teşvikleriyle elde edilmemiş miydi? Gülen’le ilişkilendirilen iş insanlarının yatırımları ve onların uluslararası bağlantıları da devlet garantörlüğünde değil miydi?
Türkiye’nin yarısı, neoliberalizmin çatışma unsuru olarak kullandığı farklılıkları hiçbir zaman dikkate almadı. Ne kendi içinde çatıştı ne de İslamcıların düellosuna icabet etti. Nihayetinde Türkiye, Türkiye İslamcılarının Esad’tan daha az hazzetmedikleri Alevi birinin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun peşinden yürüyor.
04.08.2017
07.07.2017
Söz konusu araştırmayı yapan üniversiteler, önce son on yılda PISA’ya katılan 82 ülkeyi “dindarlık puan”larına göre 1’den 10’a kadar sıralamışlar ve son 10 yıllık eğitim performansı verilerine bakmışlar. Sıralamanın en üstünde yer alan Çek Cumhuriyeti, Japonya, Estonya, İsveç ve Norveç okul içi dindarlık kriterine göre en seküler ülkelermiş. En dinci ülkeler ise Ürdün, Yemen, Mısır, Endonezya ve Katar.
Öğretmenlik “milli ve evrensel değerleri yücelterek yeniden üreten” meslek olarak tanımlanıyor. Belgenin bu birinci amacı, öğretmeni iktidar talebiyle eğitimin dayandığı bilimsellik arasında seçim yapmaya zorlayacaktır. Bu strateji belgesini hazırlayan hükümetin öğretim programlarında yer verdiği değerlerin gelenekselden beslenen milli ve dini olması, öğretmende aranan ve öğrenciye aktarması istenen değerlerin de iktidar tercihine uygun olacağı anlamına gelir. Geleneksel değerlerin siyasi iklim ve iktidar ideolojisiyle değişen soyut ve genel geçer olması, bir ömür boyu kullanılacak mesleki yeterliğin dayanağı olamaz.
30.06.2017
29.06.2017
Bugünkü yazımda ele alacağım iki konudan biri olan Öğretmen Strateji Belgesiyle ilgili bölümün başlığı “Halkın değil, partinin öğretmeni”; din dersinin ders saatini artıran, seçmeli din derslerine yenilerini ekleyen Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi ile ilgili kısmının başlığı ise “Biyoloji hâlâ okutulan derslerden biri!” olacaktı. Bu gün, bu başlıkların altında söylenen her söz, boktan olduğunu bildiğiniz çorbanın tuzunu sorun etmek gibi olurdu. Sizi anlamsız bir gündemin içine çekmektense, adalet arayışında Kemal Kılıçdaroğlu’na katılmak daha anlamlı geldi ve çıktık yola... Hak arayan Ankara’ya yürürdü. Artık Ankara’nın kimseye vereceği adaleti, hukuku, özgürlüğü yok; tuz kokmuş! Umut halkta, halkın beşte biri İstanbul’da... İstanbul Kılıçdaroğlu’nu bir milyon kişiyle karşılarsa eli boş dönmez. Haydi görelim İstanbul...
Öğrencilerin beşeri sermaye olarak görülmesi fiziksel sermayenin sorumluluğunu göz ardı ediyor. Oysa bireye üretimde kullanacağı yeterlilikleri kazandırması beklenen eğitim politikalarını fiziksel sermaye belirliyor. Ayrıca, Türkiye’nin fiziksel sermayesi beşeri sermayesini heba ediyor.
19.06.2017
19.06.2017
Türkçe eklemeli bir dil, sözcükler çok uzun. Üstelik Türkçe alfabenin yarısı noktalı, çengelli, şapkalı harflerden oluşuyor. Ayrıca çocuklar el becerileri ve kas gücü gelişimini tamamlamadan çok önce okula başlıyor. Bunlar işlevsel bir el yazısı için ciddi dezavantajlardır. Zamanında uyarmamıza rağmen MEB bu pedagojik kaygıları dikkate almadı.
Örgütlenme özgürlüğünün bulunmadığı militarist baskının hat safhada olduğu dönemlerde sizi yok sayan devlete karşı gösterilebilecek uygun, etkili ve riski en az tepki ona küsmektir. Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşları arasında ayrımcılık yapıyor: Kamunun sunduğu hizmet ve olanaklardan eşit şekilde yararlanamıyor, adalet organları hukukunuzun güvencesi olmaktan çıkmış, siyasi haklarınızı kullanamıyor yani devlet sizinle olan ilişkisini sadece sizin yükümlülüğünüzü yerine getirmenize indirgemişse sözleşme tek taraflı fesih edilmiş demektir. Bu durumda sizin de yapabileceğiniz bir şeyler olmalı.
19.06.2017
19.06.2017
 5  ...