Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 

Anasayfa

Ders kitaplarındaki kötü bilginin alınıp özümsenmesinde kullanılacak 300 çeşit araç-gerecin seçimi dikkat ister! Ya çocuklara verilen bilgilerin içindeki niteliksiz, kötü, tehlikeli unsurlar? Bunu almam diyor musunuz, deme şansınız var mı? Belki de bilgi kanser yapmadığı için umursamıyoruz! Niteliksiz bilgi kanser yapmaz ama insanı salaklaştırır! Bu üniversitelerin işi değil...
Modern eğitimin, bildiğini sandığı şeyin yanlış olabileceğini söyleyerek öğrenenden fikrini değiştirmesini istemesi İslamcıların kabullenip uyum sağlayacağını şey değil. Bu yönüyle eğitim, siyaset gibi çoğunluk iradesiyle de denetim altına alınamıyor. Okulların imam hatiplere dönüştürülmesi, müfredat değişikliği, bilim ve laiklik karşıtı antidemokratik yönetimsel kararlar eğitimin dinselleştirilmesinden öte anlam içeriyor. 2012’den sonraki her eğitimsel karar bu kamusal alanın işgaline yönelik yeni bir girişimdir. 2002’den bu yana yapılan her seçim, İslamcıların siyaset alanını daha güçlü bir şekilde kontrol etmesine yarayacak bir şekilde sonuçlandı. Evet, AKP seçim sonuçlarından aldığı güçle siyaset alanını kontrol edebiliyor. Fakat çoğunluk olmanın doğrudan etkileyemediği sosyal alanlarla, düşünceyi etkileyen bilimsel faaliyet alanlarını kontrol edemiyor. Bu nedenle İslamcılar, denetim altına alamadıkları eğitim kurumlarını değişime direnen ideolojileriyle işgal ediyorlar.
15.09.2017
07.09.2017
Peki, Yunanistan (genel olarak Batılı) kamu çalışanları aleyhlerine her ekonomik kararı parlamento binasına yürüyerek protesto ederken bizimkiler neden vatan, millet, Sakarya edebiyatçısı gibi hükümetlerin muhafız alayı oluyor? Çünkü bizde her kamu çalışanı biraz Bekçi Murtaza’dır. Murtazalar, adı sendika da olsa üyesi olduğu örgütün kurucusu değildir; örgüt kurulmuş ve o üye yazılmıştır. Batı’da çalışanlar kendilerini işverenden korumak için örgütleniyor, Doğu’da ise işveren kendini korumak için çalışanları örgütlüyor. İşveren devlet olduğu için örgütleyen de devlet oluyor. Bizde sendikalılığın kamu çalışanları arasında artması bundandır. Batı’da partiler kadar sendikalar da demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Bu iki örgütlenme biçimi birbirini desteklerken aynı zamanda biri, diğerini denetler. Demokratikleşme sorunu yaşayan ülkelerde ise ne partiler ne sendikalar demokratikleşmeye hizmet etmiyor.
Ahlaki ilkelerin din kökenli olduğu, biraz da bu nedenle ahlakla dininin anlamdaş olduğu düşünülür. Öyle düşününce ahlakın seküler bir kavram olmadığı sonucu çıkıyor. Laiklerin ahlak kavramını pek kullanmaması buna bağlanabilir. Oysa hem dinerin öğretilerini büyük oranda ahlaki ilkelerden almış olması hem de ahlakın insan ilişkilerini düzenleyen normlar bütünü olması onu dini bir kavram yapmaz. Galiba İslamcılar da bu ayrımın farkında, ahlakı dinle birlikte düşünen sadece laikler!
07.09.2017
11.08.2017
MEB’in, Ensar Vakfı ile imzaladığı “Çeşitli Eğitim, Seminer ve Sosyal Etkinlikler Düzenlenmesine Dair İşbirliği” protokolü, AKP’nin bir türlü yer edinemediği sosyal alanı işgal planı dahilinde değerlendirilmelidir. AKP Genel Başkanı, sık sık iktidarda olduklarını ama sosyal alanda olmadıklarını dile getiriyordu. Ensar Vakfı’nın protokol çerçevesinde eğitim kurumlarında düzenleyeceği “sanatsal, sportif, sosyal, kültürel, bilimsel ve teknolojik gelişimi desteklemeye yönelik eğitim, seminer, gezi, yarışma, kamp, yaz okulu gibi etkinlikler”le sosyal hayata adım atacaklarını umuyorlar.
Eleştirdiğimiz uygulamalarla iktidarın tam da eleştirdiğimiz noktaya gelmek istediğini unutuyoruz. Onlara eğitimi dinselleştiriyorsunuz, yaptığınız iyi bir şey değil derken başarılı olduklarını tescillediğimizin farkında değiliz. AKP, bulduğu her fırsatı bu ülkeyi bir din devletine dönüştürmek için kullanan bir hareketin adı. Uzun vadede planı Türkiye’yi din devletine dönüştürmek olan bir iktidar için eğitimi dine bağlamak itham değildir.
04.08.2017
04.08.2017
Yeni denen programlar, 4+4+4 okul sisteminin müfredatıdır. Önce okullar hazırlandı ardından programı geldi. 4+4+4 sistemine geçişin yasası AKP genel merkezinde hazırlanmıştı; bu programlar da orada hazırlandı.
Gülen Hareketine “silahlı terör örgütü” denmesi hemen hemen yarısının desteğini almış ordunun halka karşı silah kullanmasından dolayıdır. Silahlı kuvvetlerinin, polisinin, istihbarat elemanlarının, memurunun; medyasının, ekonomisinin, eğitim kurumlarının yarısını kontrol eden bir yapı devletten ayrı düşünülebilir mi? Bu yapının sahip olduğu mali kaynaklar (okul, yurt, arsa, banka vb.), kamu kaynaklarının aktarılmasıyla ve kamu adına güç kullanan makamların teşvikleriyle elde edilmemiş miydi? Gülen’le ilişkilendirilen iş insanlarının yatırımları ve onların uluslararası bağlantıları da devlet garantörlüğünde değil miydi?
04.08.2017
04.08.2017
Türkiye’nin yarısı, neoliberalizmin çatışma unsuru olarak kullandığı farklılıkları hiçbir zaman dikkate almadı. Ne kendi içinde çatıştı ne de İslamcıların düellosuna icabet etti. Nihayetinde Türkiye, Türkiye İslamcılarının Esad’tan daha az hazzetmedikleri Alevi birinin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun peşinden yürüyor.
Söz konusu araştırmayı yapan üniversiteler, önce son on yılda PISA’ya katılan 82 ülkeyi “dindarlık puan”larına göre 1’den 10’a kadar sıralamışlar ve son 10 yıllık eğitim performansı verilerine bakmışlar. Sıralamanın en üstünde yer alan Çek Cumhuriyeti, Japonya, Estonya, İsveç ve Norveç okul içi dindarlık kriterine göre en seküler ülkelermiş. En dinci ülkeler ise Ürdün, Yemen, Mısır, Endonezya ve Katar.
07.07.2017
30.06.2017
Öğretmenlik “milli ve evrensel değerleri yücelterek yeniden üreten” meslek olarak tanımlanıyor. Belgenin bu birinci amacı, öğretmeni iktidar talebiyle eğitimin dayandığı bilimsellik arasında seçim yapmaya zorlayacaktır. Bu strateji belgesini hazırlayan hükümetin öğretim programlarında yer verdiği değerlerin gelenekselden beslenen milli ve dini olması, öğretmende aranan ve öğrenciye aktarması istenen değerlerin de iktidar tercihine uygun olacağı anlamına gelir. Geleneksel değerlerin siyasi iklim ve iktidar ideolojisiyle değişen soyut ve genel geçer olması, bir ömür boyu kullanılacak mesleki yeterliğin dayanağı olamaz.
Bugünkü yazımda ele alacağım iki konudan biri olan Öğretmen Strateji Belgesiyle ilgili bölümün başlığı “Halkın değil, partinin öğretmeni”; din dersinin ders saatini artıran, seçmeli din derslerine yenilerini ekleyen Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi ile ilgili kısmının başlığı ise “Biyoloji hâlâ okutulan derslerden biri!” olacaktı. Bu gün, bu başlıkların altında söylenen her söz, boktan olduğunu bildiğiniz çorbanın tuzunu sorun etmek gibi olurdu. Sizi anlamsız bir gündemin içine çekmektense, adalet arayışında Kemal Kılıçdaroğlu’na katılmak daha anlamlı geldi ve çıktık yola... Hak arayan Ankara’ya yürürdü. Artık Ankara’nın kimseye vereceği adaleti, hukuku, özgürlüğü yok; tuz kokmuş! Umut halkta, halkın beşte biri İstanbul’da... İstanbul Kılıçdaroğlu’nu bir milyon kişiyle karşılarsa eli boş dönmez. Haydi görelim İstanbul...
29.06.2017
19.06.2017
Öğrencilerin beşeri sermaye olarak görülmesi fiziksel sermayenin sorumluluğunu göz ardı ediyor. Oysa bireye üretimde kullanacağı yeterlilikleri kazandırması beklenen eğitim politikalarını fiziksel sermaye belirliyor. Ayrıca, Türkiye’nin fiziksel sermayesi beşeri sermayesini heba ediyor.
Türkçe eklemeli bir dil, sözcükler çok uzun. Üstelik Türkçe alfabenin yarısı noktalı, çengelli, şapkalı harflerden oluşuyor. Ayrıca çocuklar el becerileri ve kas gücü gelişimini tamamlamadan çok önce okula başlıyor. Bunlar işlevsel bir el yazısı için ciddi dezavantajlardır. Zamanında uyarmamıza rağmen MEB bu pedagojik kaygıları dikkate almadı.
19.06.2017
19.06.2017
Örgütlenme özgürlüğünün bulunmadığı militarist baskının hat safhada olduğu dönemlerde sizi yok sayan devlete karşı gösterilebilecek uygun, etkili ve riski en az tepki ona küsmektir. Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşları arasında ayrımcılık yapıyor: Kamunun sunduğu hizmet ve olanaklardan eşit şekilde yararlanamıyor, adalet organları hukukunuzun güvencesi olmaktan çıkmış, siyasi haklarınızı kullanamıyor yani devlet sizinle olan ilişkisini sadece sizin yükümlülüğünüzü yerine getirmenize indirgemişse sözleşme tek taraflı fesih edilmiş demektir. Bu durumda sizin de yapabileceğiniz bir şeyler olmalı.
Anlamadığın konuda yazma demiş biri. Bir diğeri camiler sana batıyor mu diyor. Gözü namazda, kulağı ezanda olmayan cami hakkında ahkâm kesemez demek istiyorlar. Haksız sayılmaz; fakat arsasından inşaasına, elektriğinden suyuna, döşemesinden personel maaşına rızasız maddi katkıda bulunuyor olmam bana bu hakkı veriyor. İstanbul müftüsünden, Diyanet İşleri başkanından hatta bazı camilerin cemaatinin toplamından çok vergi ödüyorum. Beyler kusura bakmasın, camiler üzerinde mükellef olarak ödediğim vergi miktarı kadar söz hakkım var. Bu gün de bu hakkımı kullanacağım!
19.06.2017
19.05.2017
Camiler, cemaat halinde ibadet edebilmek için yapılmış yerleridir. Allah bilir ama bence camide tek başına namaz kılmakla evde namaz kılmanın bir farkı olmaması gerekir. Din adamları cemaatle namaz kılanın fazladan 20-30 kat sevap kazandığını söylüyorlar. Kaç kişi bir araya gelirse cemaat oluşur bilmem ama yaşadığı yerde, evinde, işyerinde tek başına namaz kılan mümine haksızlık bu. Bunun Tanrı emri olduğuna ihtimal vermiyorum. Toplumu denetim altına alma yollarından biri olarak sonradan uydurulmuş olabilir.
Çok tartışılmış ve herkesin bir fikrinin olduğu bu soruya yazının devamını okumadan yanıtınızı vermiş olmalısınız. Yargı organlarını yürütmeye bağlayan anayasa değişikliğinin yargı bağımsızlığının güvencesi olduğunu söyleyen doktorasını Harvard’da yapmış profesörü dinledikten sonra eğitimin toplumu değiştiremediğini düşünmüş olabilirsiniz. Ki haklısınız! Ya da seçmenlerin referandumdaki tercihi ile eğitim durumunu gösteren araştırmanın sonucuna bakıp “Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar” diyen Platon’a hak vermiş olabilirsiniz.
05.05.2017
05.05.2017
Yaş ortalamasının yüksek olduğunu bildiğimiz evetçiler, sandığa giderken kendi duygularını tatmin edecek karar vermemeli; aklı başında yetişkin biri ‘onaylayacağım anayasa maddeleri, sınırsız yetki vereceğim kişi çocuğumun/torunumun geleceğini ne yönde etkiler’ diye sorar. Evetçilere son uyarı; kazanan tarafta olmanın birkaç gün hazzını yaşayacağım diye çocuğunuzun geleceğini tehlikeye atamazsınız...
Katıldığınız referandum kampanyalarında kendinizi ne kadar güvende hissediyorsanız, kullandığınız oy o oranda güvendedir. Yani, referandum kampanyasına güvenle katılanın oyu güvende, katıldığı veya katılacağı kampanya herhangi bir engelle karşılaşanın oyu güvende değil. Hele engel çıkaranlardan biri devletse hiç şansınız yok. Çünkü bu devlet, sizi, arzu etmediği olası sonuca karşı yasasında da belirtildiği gibi özgürlüklerin sınırlandığı olağanüstü hal altında sandığa çağırıyor. Kararınızı özgürce vermenizi engelleyenin verdiğiniz karara saygı duyacağını düşünemezsiniz. 16 Nisan akşamı, tercihinizi sakıncalı bulup sizi engelleyen devlet tarafından oy verdiğiniz sandığın alınıp götürülmesi haliyle uykunuzu kaçırır.
14.04.2017
07.04.2017
Demokratik bir toplumda insanların tartışmaya cesaret bulamayacağı, söz konusu yapmaktan utanacağı yaşam tarzı bu ülkede uluorta sorgulanabiliyor. Daha da vahimi bir cumhurbaşkanı, kişinin doğal haklarını kendi özgürlük tutkusu olarak sunabiliyor. Tuhaftır, onun gösterdiği insaf(!), toplumun bir yerinde özgürlük vaadi olarak bile algılanabiliyor.
Bu kadar olumlu niteliğin bir arada bulunduğu bu kişinin eğitim bakanınız olmasını istiyorsanız referandumda “evet” demelisiniz. Trend de Bilal Erdoğan’dan yana; ABD’de Trump’ın kızı ve damadına, Fransa’da içişleri bakanı Le Roux’in iki kızına, başkan adayı Fillon’un karısına danışman olarak resmi sıfat verdiği bir dönemde, sıradan bir yurttaş iken hayalini kurduğu İmam hatipleşme hedefini öngördüğü sürede üç katına çıkarmayı başarmış Bilal Erdoğan’dan eğitim bakanlığını esirgeyemeyiz herhalde. Referandumda “hayır” oyu kullanmanın Bilal Erdoğan’a “hayır” anlamına geldiğini unutmayın sakın.
31.03.2017
24.03.2017
Demokrasi kavramını bu adamların kullanmasına izin verenlerin demokrasi talebinin suç sayıldığı günlere geldik. Demokrata demokrasiyi haram kılanlara faşist diyeceğiz ki faşist demokratı faşistlikle suçluyor! Tam at izinin it izine karıştığı bir durum! Uluorta kullanılmasının önüne geçemeyiz ama belki hafızamızı tazelemeye yarar diye faşizm nedir bakalım. Faşizmi tanırsak faşistin kim olduğu da ortaya çıkar elbet…
İnsanlar, bilgi sahibi olmadıkları veya bilgi kullanmayı gerekli görmedikleri durumlarda da bilgiye başvururlar; fakat bu bilgi, düşünce üretiminde kullanılamayan sevdiğim adam öyle düşünüyor, şeyhim öyle diyor, kitap böyle yazıyor, peygamberim böyle yapmış, Allah’ın emridir gibi bireyi yok sayan öğrenilmişliklerdir.
24.03.2017
10.03.2017
Bir profesör doktor, yaşam süresi ortalamanın üzerindeki “Mavi Bölgeler”de yaşayan insanların beslenme ve yaşam alışkanlıkları arasında bulunan şarabın “zararlı” olduğunu söyledi. Listenin son maddesi seksi ise atladı!
Peki, programları altı yılda alt kez değiştiren AKP’nin acelesi ne? Bu sorunun bildiklerimizin dışında bir başka yanıtı daha var: Uzun iktidar döneminde Cemaat’e teslim edilmiş eğitim materyali piyasasını devralmak.
03.03.2017
25.02.2017
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) Almanya’daki faaliyeti bu sorunun yanıtı için bazı ipuçları verebilir.
Birkaç kuşağın heba edilmesine neden olan eğitimdeki başarısızlığın bedelini, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere uygulamaya sokulan eğitimsel, yöntemsel ve yönetimsel kararlarda imzası olan kim varsa ödemeli. Referandum, hesap sormak için önemli bir fırsat.
17.02.2017
10.02.2017
Peki, bu değerli bilim insanımızın, araştırmalarıyla gelişmesine katkıda bulunduğu biyoloji biliminin dayanağı evrim kuramının ders programlarından çıkartılması karşısında bir çift sözü olması gerekmez mi? İsveç’ten getirdiği ödülünü Anıtkabire, gönlünü Saraya ve Ülkücülere bırakıp gitmiş olsa da Sayın Sancar politik biri değil. Kendisinden politik bir açıklama, tavır beklemiyoruz. Fakat çalışma alanı olan bilim dalının omurgası sayılan Evrim Kuramına “eskimiş ve çürümüş bir teoridir” diyen Numan Kurtulmuş’a, şu sıralar yanıt verecek özerk tek kişi Sancar’dan başkası değil.
Merkez medya, güncellenen eğitim programlarını “yenilenen müfredatta araba kullanan kadına, ütü yapan erkeğe de yer verilecek!” spotuyla duyurdu. CNN’in kadın spikeri, yanında kocası bulunmak koşuluyla otomobil kullanmasına izin verdiği Suudi kadının toplumdaki statüsünü yükseltecek kralın yeni kararını duyurur gibi heyecanlıydı. NTV, yeni programlarla çocuklarda tasarruf bilincinin gelişeceğini, bir diğeri konuların Barış Manço, Sezen Aksu gibi sanatçıların şarkıları eşliğinde işleneceğini duyurdu. Bu haber metinlerini kaçıncı kez duyduğunuzu anımsıyor musunuz?
03.02.2017
27.01.2017
Eğitim konusunda genel olarak sağcılarla İslamcılar aynı şekilde düşünüyorlar; onlara göre eğitim, iktisadi yönüyle Batı’ya, itikadi (inanç) yönüyle İslama dayanmalı. Bu mümkün mü? Değil tabi…
Kültür Bakanlığı, iktidar ideolojisiyle uyumlu bulmadığı yayınlara ambargo uyguluyor. Bu izlenimi kırmak için arada bir muhalif bilinen yayınlardan aldığı olsa da onların miktar ve fiyatı düşük tutuluyor. Yandaş yayınların abone sayısı ve fiyatı her zaman yüksek olur. Hiçbir okuru bulunmayan, hatta okunsun diye bir derdi olmayıp sadece Kültür Bakanlığına satılmak için ve bakanlığın abone miktarı kadar basılan dergiler var.
20.01.2017
15.01.2017
Mehmet Müezzinoğlu’nun, torununa bakma karşılığı büyükannelere maaş bağlama buluşu, duyguları paramparça olmuş toplumda, her şeye rağmen duygusal bağını korumayı başaran aileyi çözmekten başka işe yaramaz. Belki AKP’ye minneti artıracak ama lanet olası yoksulluk, kesinlikle çıkara dayanmayan aile ilişkisini bozacak. Bu uyarıyı, siz İslamcılara “aile mefhumu yok” dediğiniz bir solcu olarak yapıyorum: Aile, çocuk bakım sorununu, mümkün olduğu ölçüde sizin düşündüğünüzden daha iyi yollarla kendi içinde çözüyor. Lütfen burada siyaset yapmayın, çirkin olur...
Haberini verdiğim program değişikliği, öncekilerden farklı; hem içerik hem de biçim bakımından modern müfredat hazırlama tekniğinin dışında bir yola girilmesi anlamına geliyor. En belirgin fark, müfredatların din adamlarından oluşan bir kurul tarafından dine uygunluk bakımından denetime tabi tutulması. Belki ilk aşamada cihat dersi olmayacak ama ders konularında bilim, İslam ülkelerinde üretildiği oranda yer alacak.
06.01.2017
30.12.2016
Rusya büyükelçisi Andrey Karlov’un katledilmesinin ardından iktidarın yine, yeni bir hakikat üretme çabası içinde olduğunu görüyoruz. Üretilmiş hakikatler, iç piyasa içinse sorun yok, onu kabullenecek büyük bir kitle var Türkiye’de. Fakat bu kez durum başka, bir ucunda Rusya, öbür ucunda ABD olan aşağı yukarı dünyaya kabullendirmek durumunda olduğunuz bir hakikat imal edeceksiniz.
Haber: Ekonomik kriz nedeniyle devlet harcamalarını kısma kararı alan hükümet, Mantıksız gerekçelerle imha ettiği ders kitaplarını ikinci kez satın aldı. Kamu zararının 70 milyon!
23.12.2016
23.12.2016
Sevgili okurlar, Milli Eğitim Bakanlığı bu parçayı alıntıladığım altıncı sınıf Türkçe ders kitabından 2 milyon 963 bin lira ödeyerek 882 bin adet satın aldı. Kitap, “FETÖ/PDY darbe girişimi ve diğer gelişmeler de dikkate alınarak” parçada geçen Pensilvanya sözcüğü nedeniyle öğrencilere dağıtılmadan İmha edildi. Milli Eğitim Bakanlığı, kitabın yayıncısından, Pensilvanya sözcüğünün çıkartarak aynı miktarda yeniden basmasını istedi. Sözcüğün geçtiği paragrafı çıkartan yayıncı, 882 bin adet bastığı ders kitabını geçen hafta Milli Eğitim Bakanlığına teslim etti ve 2 milyon 963 bin TL’yi cebine koyarak bakanlıktan ayrıldı. Size ve bana ise 1997 yılında ölmüş Amerikalı yazarın oturduğu şehrin adını teröre destek mesajı sayan aptallığının bedelini ödemek düştü.
PISA, beyninde istiflediğin bilginin miktarını ölçmüyor, bilgiyi problem çözmede kullanıp kullanamadığına bakıyor. Bunun için öğrencileri konu merkezli sorularla test ediyor. Konu merkezli sorularda sorudan önce şekil, plan, resim, grafik gibi uygun görsellerle desteklenmiş hazırlık bilgisi yazılı olarak verilir. Sonra, konuya dair akla gelen birbiriyle ilişkili birden çok soru, tıpkı slalom kapıları gibi ardı ardına sıralanır. Amaç, konuyu birçok boyutuyla analize tabi tutabilme, yani analitik düşünme becerisine sahip olup olmadığını belirlemektir.
23.12.2016
09.12.2016
Taksir, “bir davranışın, suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” diyor kanun. Bu tür durumlarda kanunun uygulamasından biliyoruz ki elektrikçi, voltajı kaldıramayacak malzeme kullanmanın yangına neden olacağını bilemez; işletmeci, boş yangın tüpünün yangına davetiye çıkarmak olduğunu öngöremez, acil durumda müdahale edecek personel bulundurmamanın olası sonuçlarını tahmin edemez; devlet, denetlemediği işletmenin maliyet gerektiren yatırımlardan kaçınacağını bilmez… Öyleyse bu “taksir yoluyla işlenmiş bir suçtur” ceza verilemez!
Devletin, suç saydığı fiillere karşı ceza olarak ekonomik yaptırım uygulamaya yönelmesini "asmayalım da besleyelim mi"nin liberalcesi olarak yorumlayabiliriz. Bir neden de cezaevlerinde yer bulunamadığı için cezaların paraya çevrilmesi olabilir. Nasıl düşünüyorlar bilinmez, fakat anladığım kadarıyla mali yaptırımın, dayanışma ruhunu yitirmiş toplumun iktisadi düşünen bireyine daha ağır bir ceza olduğu keşfedilmiş.
02.12.2016
25.11.2016
Türk Tabipler Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği gibi öğretmenlerin de “kamu kurumu niteliğinde” meslek odaları ve birliği olmalıdır. Her biri yüz bin civarındaki tabip ve avukatların meslek birliği var da bir milyonluk öğretmen kitlesinin neden bir meslek örgütü olmasın?
dinler, toplum üzerinde mutlak egemen oldukları (feodal) dönemlerde kadın ile erkeğin üretim sürecine birlikte katılmasına itiraz etmemiş: Örneğin ekin biçerken erkek, ne yengesine ne baldızına ne de imeceye katılan komşusunun karısına “siz öbür dönekten başlayın” dememiş; erkekle kadın birlikte orak sallamış, odunu birlikte taşımış… Ama aynı inançlar, sıra üretilenin tüketimine geldiğinde kadının sofradaki yerini ayırmış. Nazım’ın deyimiyle kadının sofradaki yeri öküzden sonra gelir olmuş.
25.11.2016
25.11.2016
İnsanlar, herhangi bir öğreti hakkında genellikle o -inancı, dini, ideolojiyi- temsil eden kişiye veya örgütlü yapısına bakarak bilgi sahibi olur. İslam dinini anlama konusunda benim favorim Cübbeli Ahmet Hoca; vaizlerinde mutlaka kaynaklara başvurması, en önemlisi de diğerleri gibi dinleyeni germemesi tercihimi Cübbeli’den yana yapmama neden oluyor. https://www.youtube.com/watch?v=XEEdCjbq3Pc
Kız ve erkek çocukların, kadının ve erkeğin mekânını ayırma cinsiyet ayrımcılığıdır ve bu dinlere ait bir görüştür. Fakat dinler, toplum üzerinde mutlak egemen oldukları (feodal) dönemlerde kadın ile erkeğin üretim sürecine birlikte katılmasına itiraz etmemiş: Örneğin ekin biçerken erkek, ne yengesine ne baldızına ne de imeceye katılan komşusunun karısına “siz öbür dönekten başlayın” dememiş; erkekle kadın birlikte orak sallamış, odunu birlikte taşımış… Ama aynı inançlar, sıra üretilenin tüketimine geldiğinde kadının sofradaki yerini ayırmış. Nazım’ın deyimiyle kadının sofradaki yeri öküzden sonra gelir olmuş.
11.11.2016
04.11.2016
Derken Cübbeli Ahmet, görüşlerini “akıl süzgecinden geçirmiş, işi akla dayandırmış” olmalarından hareketle Farabi ile İbn-i Sina’yı kâfir ilan etti. Cübbeli, sadece adını zikrettiği bilim insanlarını değil, aklını kullanan herkesi kâfir sayıyor (Bu durumda Türkiye çok az kâfirin yaşadığı bir ülke olmuş oluyor!). Adam yorum yapmıyor, açıklaması Kuran’a dayanıyor. Ne istediğini bilen bunlara ve Eğitim Bakanlığına güveniyorum; bu yeni fetva doğrultusunda ya yeni ilmi referanslar arayacaklar (bulabilirlerse tabi) ya da ilim de deseler bilimi okullardan kovacaklar.
Okul binası yapmaya gitseniz tuhaf kaçmaz; iş makinanızı götürür, kumu çakılı oralardan temin eder inşaata başlarsınız. Fakat söz konusu olan eğitim, yani okulun içini doldurmak. Bu noktada bir dakika düşünmeniz gerek; Eğitimin temel ham maddesi bilgiye sahip misiniz; değilseniz nereden temin edeceksiniz.
28.10.2016
21.10.2016
Rotasyon, norm kadro düzenlemesiyle ilişkili olmayıp istek dışı ve tek taraflı olarak kitlesel yer değiştirme demektir. Rotasyon, halkla kuracağı sosyal ilişkinin güvenlik zafiyetine yol açacağı varsayımından hareketle genellikle ordu ve polis teşkilatında başvurulan bir yöntemdir. Eğitim kurumları güvenlikçi bir anlayışla ele alınamaz. Aksi halde asli görevi sosyalleşme/sosyalleştirme olan okullar karakola döner.
AKP, toplumun başarı beklentisini sembolik modellerle karşılıyor. Top atsan durmadan yuvarlanacak düzlüğe (Ankara – Eskişehir, Ankara – Konya) az bir maliyetle inşa edilmiş 200 Km’lik hızlı tren hattını Erzurumlunun kendine gelmiş hizmet olduğunu düşündüğü bir ülkede yaşıyoruz. Sanırım AKP eğitimdeki çürümeyi birkaç başarılı okulla gizleyebileceğini yeni akıl etti.
17.10.2016
07.10.2016
Senatör, toplumun geleceğini garantiye alacak, herkesin güven içinde yaşamasını sağlayacak hukuk sisteminin yara almasını engelleme derdindedir. Genç avukat, hukukun, toplumun hazzını tatmin etmek, öfkesini yatıştırmak olmadığını, hukuka duyulan güvenin, toplumsal birliği sağlamadaki önemini yargılama sürecinde anlar ve savunmasını ona göre yapar.
Türkiye çok ciddi ahlaki ve etik kriz içinde; iktisadi düşünme, maddi olmayan bu krizi sorun olarak görmemizi engelliediği gibi ilkesiz, ikiyüzlü, yalancı, hasit velhasılı insana dair tüm olumsuz niteliklerin meziyet kabul edilip sonraki nesillere aktarılmasını teşvik ediyor. Bence öğretmenler, bu gidişe bir el atmalı; yeniden, tarihte bilinen ilk öğretmenler gibi erdemini kaybetmiş şu topluma sevgi, kardeşlik, adalet, eşitlik duygusu kazandırmaya odaklanmalıdır.
07.10.2016
26.09.2016
 6  ...