Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 
Ünal Özmen
ozmenu@gmail.com
Muharrem İnce ile Söyleşi
21/12/2010

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), AKP’nin eğitimin her kademesindeki uygulamalarına muhalefet etti. İzlediğimiz kadarıyla iktidarla ana muhalefetin ortaklaştıkları hiçbir konu olmadı. Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere YÖK, üniversiteler ve eğitimin dolaylı bileşenlerinden TÜBİTAK ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlardaki kadrolaşmasını, bu kurumların mevzuatlarında yapılan değişiklikleri kaygıyla karşıladı.  Birçok yasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesinden geri dönmesini sağlarken kimilerini de engelleyici muhalefetiyle Meclisten geri çekilmesini sağladı.  Ancak CHP’nin bu girişimleri, çoğu yürütme yetkisi alanına giren uygulamaların engellenmesine ve AKP’nin eğitim sistemi için tasarladığı projesini yaşama geçirmesini durdurmaya yetmedi.

Eğitimin içinde bulunduğu son durumu ve iktidar olması halinde giderek sürdürülemez olan eğitimin sorunlarını nasıl ve hangi yöntemlerle çözeceğini CHP’nin Meclis ayağındaki yetkili isimlerinden Gurup Başkan Vekili Muharrem İnce ile konuştuk.

Ünal Özmen- Kamuoyunda CHP adına iktidarın eğitim politikasını yakından izleyen biri olarak tanınıyorsunuz. Özetlemek isterseniz son sekiz yılda eğitimde ne tür dezenformasyonlar yaşandı?

Muharrem İnce- Siz de takdir edersiniz ki sekiz yılda yapılanları birkaç cümlede ifade etmek çok zor. Bu özeti yapabilmek için öncelikle AKP iktidarının ne anlama geldiğinin iyi bilinmesi gerekiyor. AKP, meşru sistem içinde iktidara gelmiş olmakla birlikte asıl amacı toplumu ve devleti dönüştürme projesinin adı. Bu yönüyle geleneksel hükümet etme biçiminden önemli ölçüde ayrılmaktadır. Toplumu ve devleti dönüştürme çabası elbette AKP ile başlamadı; tarihi 24 Ocak kararlarına kadar götürmek gerekir. Kısacası 12 Eylül ile başlayan ekonominin liberalizasyonu ve Özal’ın liberal muhafazakâr politikalarını referans almak gerekir. Özal döneminin bugünkü yapıdan temel farkı, onun politikalarının temel amacının toplumu muhafazakârlaştırmaktan çok devleti muhafazakârlaştırma idi.

Ünal Özmen- Bunu hangi araçlarla yaptı?

AKP, ekonomik alanda liberalizasyondan çok, kontrollü bir piyasa modeli yarattı. Bu model yeri geldiğinde devletleştirme, yeri geldiğinde özelleştirme yaptı. Ama her defasında paranın yönünü, etkinliğini kendisi belirledi. Devlet organlarının ekonomi üzerindeki etkinliği inanılmaz derecede arttı. Herkes kendini, bu yeni duruma göre konumlandırdı. Bu model, toplumda muhafazakârlaşmayı geliştiren, güçlendiren bir işlev gördü. Örneğin iş adamları, ihale alabilmek için AKP’nin taleplerini yerine getirmeye gönüllü oldular.

Ben, bu gelişmeleri dikkate alarak AKP’nin birinci dönemini “üç P” diye özetledim. Para, pedagoji, personel.

AKP’nin dönüştürme projesi önce bu üç alanda kendini gösterdi. Önce, paranın iktidarı kuruldu. Kendilerine uygun zihniyetlerin yetiştirilmesi eğitim alanına el atıldı. Bütün bunları yapacak olan kadroların iş başına getirilmesi yani kadrolaşma sağlandı. Tabi bunlar eş zamanlı yürütüldü.

Ünal Özmen- Para üzerinden kurulan bu iktidar, eğitim alanında nasıl işliyor?

Muharrem İnce- Paranın iktidarını elde tutmak için kontrollü piyasaya en önemli örneklerden biri AKP’nin eğitim alanında yaptıklarıdır.

Biliyorsunuz, AKP öncesinde ders kitapları, %90 oranında piyasa mekanizması içinde üretiliyor, satılıyordu. AKP’nin bedava ders kitabı projesi ders kitaplarında rekabete dayalı piyasa mekanizmasını ortadan kaldırdı. Yerine kontrollü bir piyasa yarattı. Fiiliyatta kitaplar özel yayınevlerinin. Bakanlık bunu, kendisinin çerçevesini çizdiği yayınevlerinden satın alıyor. Ücret belirlemede yayınevlerinin rekabet etmesi bile söz konusu değil. Sizin fiyatınızın altında size kitabımı veriyorum diyemiyorsunuz. Buradaki irade, yayınevlerine şunu da diyebiliyor. “Kafamı attırmayın”, “sadece kendi yayınlarımla yetinirim”, “Sizden almam.” Bunları söyleyen ne demek istiyor?

Bu durum bize, kontrollü piyasanın işleyişi hakkında tam bir bilgi veriyor.

Ünal Özmen- Bu liberalizmle çelişmiyor mu?

Elbette çelişiyor; Bu partinin tüm uygulamaları, modern siyasal kavramların tümüyle çelişiyor; çelişmediği sadece kendi varlık nedeni.

Ünal Özmen- Ders kitapları konusu ilginç bir örnek… 

Bedava kitap projesi, öğrenciye kitap dağıtmaktan çok bu yönüyle önemli. O nedenle bu projenin masum olmadığını, bir para transferi projesi olduğunu iddia ettim. TBMM’deki çalışmalarımda bunun çok sayıda örneğini dile getirdim. MEB’in kendi imkânları varken, hatta bu amaçla TTK Basımevine ödeme yapmış olmasına rağmen kitaplarını çeşitli illerdeki matbaalarda bastırması, kitapların alınan yayınevleri tarafından dağıtılması yerine illerde sözde ihale yoluyla dağıtılması gibi birçok konuyu gündeme getirdim. Buralarda dönen yolsuzlukları gündeme taşıdım.

Bu ilişkilerde dönen para, muhataplarında ve onlarla kurulan özel ilişkilerde keskin bir muhafazakârlık olarak bize dönmektedir.

Ünal Özmen- AKP, özellikle ders programı ve ders kitapları olmak üzere eğitimin temel bileşenlerinde kapsamlı değişikliğe gitti. Bu süreçte kullanılan kavramlar eğitimin küresel piyasalar için yeniden düzenlendiğine işaret ediyor. Bunun olası sonuçları üzerine neler söylemek istersiniz?

Muharrem İnce- Eğitimin temel bir insan hakkı olduğunu söylerken onun insanı özgürleştirmesini, kendi davranışlarının efendisi olmasını sağlamasını anlıyoruz. İnsanı özgürleştirmeyen, hayatı anlamlandırmada, ilişkilerinde davranışlarının efendisi haline getirmeyen bir eğitim, temel bir hak olamaz. Dolayısıyla eğitimin bireyi hayata hazırlaması onu özgür yurttaş haline getirmesi demektir. Bunu öteleyen, geride tutan bireye iş dünyasının gereksinim duyduğu becerileri kazandırmayı birincil amaç olarak benimsemek, ulusal eğitimin özgür yurttaş yetiştirme amacından uzaklaşılması, ondan taviz verilmesi demektir.

İlk ve orta öğretim bizde zaten uzun zamandır iş, meslek edinme merkezli olarak yürütülmektedir. İlköğretime ve liseye değerler ve temel zihinsel beceriler kazanma, özgür birey, yurttaş olma açısından bakmayı çoktan terk etmiştik. AKP, bu zemini kendisi için hazır buldu. O da bunu daha geliştirerek küresel sermayeye, neoliberal politikaların kendini devam ettirebilmesine eklemlemeye çalıştı, çalışıyor. Bunu yaparken yerleştirebildiği yerlere de muhafazakâr/liberal ideolojik argümanlar yerleştirmek ve bunlar için yer açmak derdinde oldular.

Ünal Özmen- Son yıllarda eğitimin kamusal hak olmaktan çıkartılması girişimleri hızlandı. Özel okullara ayrıcalık tanınması, devlet okullarının finansmanının da öğrencilerden toplanan paralarla sağlanması bu dönemde meşru hale geldi. Gidişatı tersine çevirmek için projeniz nedir?

Muharrem ince- AKP’nin neoliberal-mufazakar eğitim anlayışını en iyi gösteren örneklerden biridir eğitim hakkının nasıl kullanıldığı. Kamu hizmeti olması gereken eğitim giderek piyasalaştırılmaktadır. Özellikle, özelleştiriliyor demiyorum. Piyasalaştırılıyor. Hizmetin kendisi kamu hizmeti ama ondan faydalanmak, piyasa eksenli çalışıyor. Sorun özel okulların yaygınlaştırılması değil. Sorun devlet okullarındaki eğitimin parasız olmasına karşın, bir şekilde paralı hale getirilmiş olmasıdır. Bugün okullarımızın temel ihtiyaçlarını veliler karşılıyor. Okul Aile Birliği eğitim sistemimiz içinde pedagojik bir kurumken, AKP ile birlikte okulun maddi-parasal ihtiyaçlarını karşılama kurumuna dönüştürülmüştür. Geçmişte bu ihtiyacı okul dernekleri karşılardı. Okul derneklerinin yarattığı kimi sakıncaları önleme adına bu dernekler kapatılırken Okul Aile Birliği gibi eğitim-öğretim sürecinin yönetimine veli katılımını gerçekleştirmeyi esas alan birim para toplama birimine dönüştürülmüştür.

Velilerin eğitime harcamalarının miktarı bakımından OECD ülkeleri arasında ilk sıralarda yer almaktayız. Buna rağmen eğitim sorunlarımızın çözümünde bir arpa boyu ilerleyemedik.

Gidişatı tersine çevirmek için önce harcama kalemini artıran ve ona meşruiyet sağlayan merkezi sınavların kaldırılmasıyla başlayacağız. Veli harcamalarını daha rasyonel hedeflere yönelteceğiz. Kamu olarak, azalan eğitim yatırımlarını arttıracağız.

Eğitimin piyasalaşmasında en önemli etkenlerden biri de velilerin nitelikli eğitim talebinin devlet okullarında karşılanamaması. İkili eğitim, kalabalık sınıflar, donanım yetersizliği, kadro istikrarsızlığı gibi sorunları ortadan kaldıracağız. En donanımlı okulumuzla donanım bakımından en yetersiz okulumuz arasında %80'lik bir fark var. Bunu kapatmadığımız ve eğitimde niteliği öncelik vermediğimiz sürece insanların piyasa içinde çözüm aramasını ortadan kaldıramayız.

Ünal Özmen- AKP’nin eğitimde yaptığı/yapmaya çalıştığı değişikliklere karşı çıkarken mevcut durumun korunması gibi bir tutum içinde olduğunuz algısı oluşuyor. İtirazınızı dile getirirken çözüm önermiyor musunuz ki böyle algılanıyorsunuz?

Muharrem İnce- Böyle bir algının oluştuğunu görüyorum. Böyle bir algının oluşması elbette hoş değil. Ancak, dikkat ederseniz gündemi, tartışma başlıklarını biz belirlemiyoruz. İktidar belirliyor. Onun açtığı tartışmalar, kamuoyuna verdiği bilgiler doğrultusunda bizlerin düşüncesine yer veriliyor. Buda bizim bir bütün olarak düşüncelerimizin gündeme gelmesini önlüyor. Görsel ve yazılı medya bizi belirlenmiş bir konuda sadece mesaj veren konumunda tutuyor. Hâlbuki biz reddederken sorunun ne olduğunu ve bunlara dair sayısız çözümler öneriyoruz.

Ünal Özmen- CHP’nin 2008 Programı, (Yurttaşların) “kendi anadillerini özgürce kullanabilmelerine” vurgu yaparak anadili eğitiminin “özel dershaneler ve kurslar eliyle” yapılmasını öneriyor. Kürt siyasetçiler ise anadilde eğitim konusunda ısrarcılar. “Anadilini kullan” kampanyası ile gündemdeki yerini koruyan bu sorun karşısında yeni kadrosuyla CHP, yeni öneriler getirecek mi? 

Muharrem İnce- Anadil öğrenimi temel insan haklarından biri. Dolayısıyla ülkemizde her hangi bir dilin öğrenilmesini engellemek bizim kabul edebileceğimiz bir durum değildir. 12 Eylül Rejiminin bir süre Kürtçe için yaptığı bu uygulama ülkemiz tarihine yazdırdığı utanç verici kararlarından biridir.

Parti olarak her dilin özgürce kullanılması ve öğrenilmesinden yanayız.

Tartışılan konu bağlamında sorun, ülkemizde eğitim dilinin ne olacağıyla ilgilidir. Talep edilen ve sorun olarak konulan eğitimimizin çok dilli olmasıdır. Benim kişisel düşüncem, eğitim dilimizin Türkçe olarak kalmasıdır. Bunun tartışılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çok dilli eğitimi doğru bulmuyorum. Diğer dillerin ise okullarımızda öğretilmesinde bir sakınca görmüyorum.

Ünal Özmen- Bu konuyu biraz açalım. Konuyu Kürtçe üzerinden ele alalım. Sizce Kürtçe’nin eğitim dili olmasının sakıncası nedir?

Muharrem ince- Biz böylesi önemli bir sorunu bilimsel bir çerçevede düşünme ve çözüm üretme yerine siyasallaştırarak, onu sloganla formüle ederek çözüm arıyor ya da çözüm denilen şeyleri dayatıyoruz.

Biz kimsenin anadilinden vazgeçmesini, onu unutmasını isteyemeyiz. Onu öğrenmesi ve öğretmesinin önünde engel koyamayız. Bu eşyanın doğasına aykırıdır. Parti olarak bunu sadece bugün değil, 1970’lerin başından beri söylüyoruz.

Bizim üzerinde ısrarla karşı durduğumuz, etnik dillerin resmi dil haline getirilmesidir. Bunun bir felaket olacağıdır.

Ünal Özmen- Uzun süredir dil ve din tartışıyoruz. Zorunlu din eğitimi konusu da eğitim gündemindeki yerini koruyor. Bu dersin seçmeli olması yönünde güçlü bir talep ve yargı kararları var. Ancak parti programınız, Anayasa’daki içeriğine uygun olması koşuluyla zorunlu din eğitiminin devamını öngörüyor. Oysa CHP’nin 1992 programında bu dersin seçmeli olması öngörülüyordu. Bu konudaki yeni politikanızdan söz eder misiniz?

Muharrem İnce- Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi seçmeli olmalı. İçeriği de İslamı değil, dinler hakkında bilgi veren bir genel kültürü içermeli. Biliyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye adına yapılan savunmada bu dersin içeriğinin böyle olduğu söylenmiş ancak bizdeki uygulama İslam dininin inanç ve ibadet esaslarını anlatmayı esas alan bir özellik göstermektedir.

Bu dersinin zorunlu ders olmaktan çıkarılması gerektiğini biz her zaman dile getiriyoruz. Bu konuda mücadele veren kişi ve sivil toplum örgütlerine de destek veriyoruz. Programımızda yer alan ifade, dersin zorunlu ya da seçmeli olmasıyla ilgili değildir. CHP açısından bu konuda bir politika değişikliği olduğu düşüncesinde değilim. Ortada mahkeme kararları var iken CHP’nin bunları görmezden gelmesi mümkün değil. Ancak yeni metin, belirttiğiniz anlamda yanlış anlaşılmaya yol açacak özellik gösteriyor. İleride program değişikliği gündeme geldiğinde bunun dikkate alınması gerekir.

 

Ünal Özmen- Ataması yapılmayan 300 bini aşkın öğretmen, işveren olarak gördükleri devletin kapısına dayanmış durumdalar. Şimdi AKP’den iş istiyorlar, iktidar olduğunuzda ise sizden atama bekleyecekler. Bu sorunu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?

Muharrem İnce- Bu bir öncelik meselesi. Bizim öğretmen ihtiyacımız sanıldığından daha fazla. Bugün ilköğretim okullarımızın yarısı ikili eğitim yapıyor, çok sayıda okulumuzda birleştirilmiş sınıflar söz konusu. 25 olması gereken sınıf mevcudu şehir merkezlerinde 40-50 arasında. Biz ikili eğitimi, birleştirilmiş ve kalabalık sınıf gerçeğini ortadan kaldırırsak, bize gerekli öğretmen sayısı 300 bin değil belki 400 bin olacaktır.

Bu sorunu çözmek için acilen var olan sözleşmeli öğretmenlere kadro vereceğiz. Bir daha sözleşmeli öğretmen alımı yapılmayacak.

Üniversitelerimizle görüşerek bizim istihdam edeceğimiz öğretmen kontenjanı ile eğitim fakültelerinin alacakları öğrenci kontenjanının ile aynı olmasını sağlayacağız. Böylece, YÖK’ün kurulmasıyla birlikte öğretmen yetiştirme görevinin Milli Eğitim Bakanlığından alınmasıyla kopan yetiştirme-istihdam etme denklemini yeniden kurmuş olacağız.

Ünal Özmen- AKP için YÖK sorun olmaktan çıkmış gibi… Yeni rektörlerle üniversiteler de öyle… CHP üniversitelerin ayağa kaldırılması için ne düşünüyor, projesi nedir?

Muharrem İnce- YÖK ismi tek başına sorun zaten. 12 Eylül ürünü olarak kaldırılması gereken bir kurum. YÖK ve üniversitelerimiz, siyasal iktidarların etkisine fazlasıyla açık. Bu durum, üniversitelerimizin kendine özgü gelenekler oluşturmasına, bir kimlik kazanmalarına engel olmaktadır.

CHP olarak üniversitelerimizde bilim yapmanın esas olacağı bir sistemi kuracağız. Bilim üreten ile yönetim makamında olanlar arasında tercihimiz, önceliğimiz bilim üretenlerden yana olacaktır. Bugün üniversitelerimizde Rektör denilen kişi her şey demek. Akademik olarak hiçbir özelliği olmayan insanın bilim yapan insanlar üzerinde kılıç kaldırıp beklemesine fırsat vermeyeceğiz. Rektörün yetkilerini kurullara dağıtacağız. Rektörlük makamının yetkilerini koordinatör düzeyine getireceğiz.

Ünal Özmen- Son günlerde üniversitelerde meydana gelen olayları konuşuyoruz. Öğrencilere yönelik polis şiddetinin yerini Hükümet adına konuşanların sözlü tacizi aldı. Gençlere demediklerini bırakmadılar.

Muharrem İnce- Evet öyle oldu. Ergenekon diyenlerden yasa dışı sol örgüt işi diyenlere kadar sayılmadık sıfat kalmadı. Bunların hepsi, hükümetin ne kadar sığ olduğunu, demokrasi söylemenin ne kadar gerçeklikten uzak olduğuna işaret etmekte.

Öğrencilerin tek suçu kendilerini solcu olarak tanımlamalarıdır. Bakmayın Başbakanın oy almak için Necdet Adalı’nın Erdal Eren’in ismini anıp gözyaşı dökmesine. Onun zihniyetinde sol, solcu, nefret ettiği en önemli düşmandan daha fazla düşmanlık yapılması, nefret edilmesi gerekendir. Gençliğini Komünizmle Mücadele Derneklerinde geçirmiş bir başbakanımız var. Onun bilinçaltı Vakit gazetesinin manşetlerine yansıyan dille konuşur. Kendisinin bu yönünü bilmeden olup bitenleri anlayamayız.

Ben de üniversitelerdeki söyleşilerimde zaman zaman gençlerden tepkiler alıyorum. Bunu çok doğal buluyorum. Siyasetçiler olarak biz buna alışmak durumundayız. Gençlerin protestoları sadece ülkemizde yapılmıyor. ABD, Fransa ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde de benzer eylemler olmakta.

Bu tür eylemleri “bugün yumurta atanlar yarın taş, sonra da silah atarlar” biçiminde bir mantık ile değerlendiremeyiz. Bu 12 Eylül darbesinin halka yerleştirmeye çalıştığı ve kısmen de başarılı olmuş düşünce biçimidir. Bu zihniyet, karşısında tepki gösteren birine tahammül edemez. Nitekim edememektedir de. Başbakan kendine tepki gösterildiğinde, ağzından olmadık sözler çıkabilmekte. Benzer durum AKP’nin diğer ileri gelenlerinde de var.

Hükümetin dili iyi okunur, doğru analiz edilirse 12 Eylül’ün devam ettiğini ve nerelerde devam ettiğini görebiliriz.

Ünal Özmen- Konuşmalarınız toplumda heyecan yaratıyor. Aklındakini diline döken bir politikacı olarak tanınıyorsunuz. Oysa oldukça duygusal şiirler yazdığınızı biliyorum. Şair Muharrem İnce’den söz eder misiniz.

Muharrem İnce- Sonuçta herkes gibi bir insanım. Sanatın her dalıyla ilgilenmeye çalışıyorum. Şiirin ise yaşantımda ayrıcalıklı bir yeri var. Henüz kendime şair diyemesem de çok sayıda şiirim var. Yakında “Avuçlarında Yıldızlar” adıyla kitaplaşacak; yayıncımdan aldığım bilgiye göre büyük olasılıkla Ocak’ta kitap olarak okurlara sunulacak. Tabi hâlâ şiir okuyan varsa…

Ünal Özmen- Söyleşi ve samimi yanıtlarınız için çok teşekkür ediyorum.

Muharrem İnce- Ben de BirGün okurlarına saygı ve selamlarımı sunuyorum.

 

LACİVERDİ

Diz boyu sarhoşluk
               ve saçların
akşamın renklerine bir kıpırtı katıyor.
Gri Marmara’yı Laciverdi yapıyor teninin kokusu.
Ağız tadım belki ama
yaşama sevincimsin doğrusu.
Göl kenarında göl balığı değil,
      kendi çıplak tadında
            lüfer gibisin doğrusu.
Yüreğimin kızıl sendikası
               başkaldıran, direnen,
gülümserken büyüyen gözbebeklerin
gri Marmara’yı, Laciverdi yapıyor   
            verdiğin emeklerin.


1653 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Milli Eğitim Bakanı bunu izah etsin - 10/05/2011
Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atanan Abdulkadir Yılmaz’ın, özel yayınevlerinin elemanı olduğu, onlar adına ders kitapları yazdığı ortaya çıktı.
Öğretmen öğrencisinin aile yapısına uygun olmalı - 03/05/2011
Öğretmen öğrencisinin aile yapısına uygun olmalı
Herkesin kazandığı ihale: Ders kitapları ihalesi - 26/04/2011
Milli Eğitim Bakanlığı 2011-2012 öğretim yılında okutulacak ders kitaplarının ihalesini bugün yapıyor. AKP, iktidarının ilk yılında beş yıl kullanılacak kitaptan söz etmesine rağmen bu projeyi yaşama geçirmedi. Tek kullanımlık kitapta ısrar etti. Yin
Erdoğan - 19/04/2011
Erdoğan "Kızım normal vatandaş dağl" dedi. Felsefecilr Derneği: Düşünca Eğitimi dersi zorunlu olsun CHP seçim bildirgesinde eğitim İstifayazorlamanın küçük faydaları
Meclis Başkanı da Kenan Evren'den davacı olmalı - 13/04/2011
Meclis Başkanı da Kenan Evren'den davacı olmalı Eğitime Dair kitaplar Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz
“Andımız” bir yemin ve isteklendirme metni ise - 05/04/2011
Zorunlu din dersi tartışması, Alevilerin istemi olarak gündemdeki yerini korurken Kürtler de BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın öncülüğünde ilköğretim okullarında her sabah öğrencilere törenle tekrar ettirilen “Andımız”ı tartışmaya açtı.
Polisi atlattım, kitabım matbaaya ulaştı - 29/03/2011
Şaka değil, polis el koymadan üçüncü kitabımı (Türkiye’nin Eğitim Gündemi) yayıncıma ilettim, o da matbaaya kadar ulaştırmış.
Polisi atlattım, kitabım matbaaya ulaştı - 29/03/2011
Şaka değil, polis el koymadan üçüncü kitabımı (Türkiye’nin Eğitim Gündemi) yayıncıma ilettim, o da matbaaya kadar ulaştırmış.
Bezdirici Bezdiriye (mobbing) son verebilir mi? - 22/03/2011
Mobbing, işyerlerinde gücü kullanma yetkisi olanların uyguladığı psikolojik saldırıyı tanımlayan bir kavram.
 Devamı