Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 
Eğitim Sendikaları

Eğitim Sendikaları

Ünal Özmen

 

Öyle bir işveren düşünün ki işyerinde örgütlü sendikanın genel kurulunda konuşuyor ve şöyle diyor: “Rabbim aramızdaki bu dayanışmayı daim ve kaim eylesin! …Verdiğimiz zorlu mücadelede dağ gibi yanımızda duran Memur-Sen'e, Memur-Sen'in siz yürekli mensuplarına burada bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum."[1]

Öyle bir sendika düşünün ki yaptırdığı “açlık-yoksulluk” araştırmasında üyelerinin yüzde 60’ının yoksulluk sınırının yarısı kadar ücrete mahkûm eden işvereninin yukarıdaki konuşmasını “Dik dur eğilme, memurlar seninle” narasıyla ayakta alkışlıyor. Ve 25 yıldır başbakan ve cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yöneten bu işverenin konuşması sırasında adını zikrettiği muhalefet partilerini yuhalasın!

İşveren, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Sendika(!), sendikalı öğretmenlerin yüzde 60’ının üye olduğu Eğitimciler Birliği Sendikasının (Eğitim Bir-Sen) bağlı olduğu konfederasyon olan Memur-Sen. Yani salon öğretmenlerden müteşekkildi. Yıldırıcı iktidar politikalarından çıkış arayan gergin bir toplumun öğretmeninin patrona sadakatini “Dik dur eğilme, memurlar seninle” dile getirmesi entelektüel mesleği öğretmenlik adına oldukça utanç verici bir durum.

 

Türkiye’de eğitim işkolunda örgütlü sendikaların 2'si "sol"da, 47'si "sağ"da konumlanıyor. Sağdaki birkaçı hariç diğerleri iktidar partisi AKP ile MHP’nin çeperinde dolaşıyor. Sendika sayısındaki artış ideolojik çeşitlilikten kaynaklanmıyor. Kamu işyerinde örgütlü sendikaların üye aidatını devlet ödüyor; masraflarının kamu bütçesinden karşılanması tarikat, cemaat, cemiyet, çok az da olsa ideolojik olarak kendini diğerlerinden ayıran grubun birkaç yüz üye ile giderini karşılayacak bir ofis açabilmesini mümkün kılıyor. Çokluğun nedeni bu…

Sendika, emekçi sınıfının, sermaye sınıfına karşı hak ve çıkarlarını korumak için birleştikleri örgütlenmenin adıdır. Kapitalist topluma özgü bir örgütlenme olan sendika, sanayi devriminin kötü çalışma koşullarının yol açtığı sınıf çatışmasının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Sendika, işçilerin İngiliz parlamentosuna örgütlenme hakkını kabul ettirdiği 1824'ü esas alırsak 200, emekçilerin dayanışma ve siyasal mücadelesinin başlangıcı olarak l. Enternasyonali (1864) milat sayarsak çatışmayla geçmiş 160 yılın adıdır. Bir toplumsal sınıfın (İşçi Sınıfı) adıyla özdeşleşmiş "sendika"nın milliyetçi cemiyet, dinci cemaat gibi biraraya gelmiş gruplara ad olması haksızlıktan öte çalışanlara hakarettir.

Sendika, dünya literatüründe çalışanların ekonomik, sosyal ve siyasal hak mücadelesinin örgütü olarak yer alır. Fakat 1961 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası işverenlerin de sendika adı altında örgütlenmelerinin önünü açtı. Böylece işverenler TÜSİAD, TOBB, TESK benzeri birlik, dernek, meslek kuruluşu örgütlenmelerine ek olarak çalışanların karşısına sahte isimle çıkma olanağını elde etmiş oldu. İşçilerle, emekçilerle özdeş örgütlenmeye “İşveren sendikası” demek, sırtlan kuzudur demek gibi birşeydir.

Gün itibari ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonuna (TİSK) üye 22 işveren sendikası vardır. TİSK üyesi sendikalardan biri de TÜHİS’tir (Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası). Bu sendikanın üyeleri ise kamu kurum ve kuruluşlarıdır: 17 Bakanlık (MEB, sendika kurması ve üye olması yasak askerleri şahısları temsilen Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Adalet Bakanlığı vd.), 40 genel müdürlük (BOTAŞ, ÇAYKUR vb.), 7 düzenleyici ve denetleyici kurum (BDDK vb.), 38 başkanlık, kurum ve ajans (AB Başkanlığı, AFAD vb.), 60 üniversite (Kamu üniversiteleri), 51 il özel idaresi, 50 il özel idaresi şirketi, 23 valiliğin yatırım izleme koordinasyon başkanlığı ve 4 müdürlük (Kömür işletmeleri) olmak üzere toplam 290 üyesi bulunmaktadır.

TÜHİS, sendika yasalarının gerekçesinde “Devlet en büyük işverendir.” diyerek kendini işveren olarak adlandıran devletin kurumlarının üye olduğu sendikadır

Evet, Memur-Sen sendika, bu kuruluşun üyeleri de sendika üyesi değil! Zaten en çok üyeye (bir milyon 50 bin) sahip oldukları halde Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) da yıllardır kapısını çalmasına rağmen Memur-Sen’i üyeliğe kabul etmiyor. Memur-Sen'in emeğin talebine uzak işveren yanlısı vakıf, cemaat, cemiyet tipi bir örgütlenme olduğunu onlar da biliyor. Buna rağmen illa da sendikayız diyorlarsa varlıklarını TİSK çatısı altında sürdürmeleri daha mantıklı olur. Eğer Memur-Sen hangi tarafta olursa olsun bir sendika ise devlet onlara sağladığı ayrıcalıklarla, Erdoğan yaptığı konuşmalarla taraf olduğumuz ILO’nun 98 No’lu Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi’ni ihlal suçu işliyor demektir. (ILO 98 Madde 2: “Bilhassa işçi teşekküllerini bir işverenin veya bir işveren teşekkülünün kontrolüne tabi kılmaya, bir işverenin veya bir işveren teşekkülünün kendi nüfuzu altına alınmış işçi teşekkülleri ihdasını tahrik etmeye veya işçi teşekküllerinin mali yollarla veya başka bir şekilde desteklemeye matuf tedbirler, bu maddedeki manası ile müdahele hareketlerinden sayılır.”)

İşçilerin sendikalaşmasının ardından, 19. Yüzyılın ortasında işverenler de kendi aralarında örgütlendi. Onların örgütlenme amacı işçi sendikalarına karşı ortak tutum almak ve devlet aygıtlarını kontrol etmekti. Zamanla devleti tümüyle ele geçirdikleri gibi işçi sendikaları içinde de örgütlendiler, onları yönettiler. Bu bir sınıf savaşı ve savaş bu tür müdahaleleri normalleştirebilir. Fakat işverenlerin lobi amaçlı birliklerine sendika denmesi, savaştığı tarafın üniformasını giymek olur ki bu, savaş suçudur.

2023 seçimlerde Cumhur İttifakının oy oranı yüzde 50 idi; o tarihten itibaren düşüşe geçti ve kaydın alındığı 2025 yılı boyunca yüzde 30’u yakalayamadı. Buna karşın öğretmen desteği AKP’li Eğitim Bir-Sen ve MHP’li Türk Eğitim Sen üye sayıları dikkate alındığında yüzde 80! Sendika, sol ve laik bir kavram olmasına rağmen sol ve laik sendikaların payı ise yüzde 20.

Türkiye’deki eğitim sendikalarının her birini bir siyasi partiyle ilişkilendirebiliriz. İster sınıf ister kitle isterse sarı olsun, sendikaların siyasi partilerle ilişkisi yadırganacak bir durum değil. Yeter ki sendikalar talep, partiler arz tarafında olduklarını unutmasın. Ne yazık ki eğitim sendikaları bu dengeyi koruyacak, siyaseti etkileyecek konumdan çok uzak. Bırakın ait oldukları sınıfın çıkarlarını korumayı, mesleklerinin aleyhine alınan karar ve pratikleri engelleme çabasına bile giremiyorlar.

Eskiden emekçilerin, onları burjuva partilerinin aldatıcı söylemlerine karşı uyaran kendi içinden çıkardığı entelektüelleri vardı. Mesela öğretmenler; erken uyarı sistemi gibi çalışır, politik kararların hangisinin toplumun lehine hangisinin aleyhine olduğunu gösterirdi. Eğitim sendikalarının partilerle ilişkisine baktığımızda öğretmenlerin nerede durduklarını, kime hizmet ettiklerini anlamadıkları, kendilerini bile uyarma becerisinden yoksun oldukları görülüyor. Bir dönem “Halkın aydını” olarak anılan öğretmenin kendini aydınlatamaz durumda olduğunu görmek oldukça üzücü…

 

[1] Bing Videolar

  
224 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın