18 Ocak’ta “Derste Darvin’den söz edilirse ne olur?” başlıklı haberimiz, bir hafta sonra (25 Ocak) Habertürk gazetesinde manşet olunca Türkiye’nin gündemine oturdu.

Danıştay’ın, Eğitim İş’in açtığı dava sonunda ALES (Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı) Sonbahar Başvuru Klavuzu’nun kıyafet düzenlemesinin yürütmesini durdurması, türban tartışmasını yeniden alevlendirdi.

Eğitim Bakanlığı; İçişleri, Dışişleri, Sağlık ve Çalışma bakanlıklarıyla yaptığı protokolle okul çağında olup da okula gidemeyen öğrencileri sisteme dahil etmeye çalışacak(mış).

Milli Eğitim Bakanı, ödeneksizlik nedeniyle Silvan’daki 13 ilköğretim okulu müdürünün istifası üzerine yaptığı açıklamada Silvan’daki ilköğretim okullarına ödenek gönderilmediğini itiraf etti.

Bilgi, biriktirilip sonra gerekli olduğunda kullanılabilir olmaya başladığından beri bilgeliğini yaşından alanların önemi azalmaya başladı. Sade bilgi konusunda bu sav kısmen doğru olabilir. Fakat kültür, hâlâ yılların birikimi üzerinde daha soylu, daha gururlu ve anlamlı duruyor. Bunu geçen hafta TÖB-DER (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği)’in düzenlediği yemekli toplantıda bir kez daha gördüm.

Fen ve Teknoloji dersinde, öğrencisinin bir sorusu üzerine Darvin’den söz eden öğretmene, 43 mevcutlu sınıfta iki öğrencinin “kafasını karıştırdı” diye “uyarı” cezası verildi. Ünal Özmen

Başbakan'ın algılayamadığı olay ve olgular karşısındaki tepkisinin mantığı ve ifade biçimi tam da ona yakışan bir davranıştı. Yorumunda, üslubunda ona yakışmayan neresidir anlamadım.

Bence CHP’liler Günay’a, koca evinde zulüm gören gelinin babası muamelesi yapmamalılar.

Cumhur Bakanının yemeği, yaygınlaşarak süreceği öngörülen öğrenci protestolarına içeriden kalkan mı?

İmam-i Güllü’nün okuldan alınıp camide görevlendirilmesi ise "Burada dilediğini söyle" der gibi bir şey.

Nimet Çubukçu Bakanlık koltuğunu dolduramayınca, koltuğun kenarında kalan boşluğu başkaları dolduruyor.