Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 

Anasayfa

Yönetim otoriterleştikçe evrensel olanla bağını koparır. Çünkü evrensel değerler hem denetleyici hem düzenleyicidir. Otorite bunu istemez. Bakmayın değişen dünya koşullarından, evrenselleşmeden, küreselleşmeden söz edilmesine. Türkiye otoriterleştikçe Araplaşmakta, Araplaştıkça otoriterleşmekte ve hızla yerelleşmektedir. AKP’li yıllardaki her müfredat bilime daha az, dine daha çok yer vermek için yapıldı. Laik eğitime talep özel alana yönlendirilerek kamu okulları Arap eğitimine uygun hale getirildi. Bundan sonraki değişiklikler Türkiye eğitim sistemi ile Arap eğitim sistemi arasındaki uyumsuzlukları gidermek içindir. İktidar ve zihniyet değişmediği halde birkaç yılda bir eğitim sisteminin ana unsurlarıyla oynanmasının nedeni, eğitimi bu geriye gidişe uydurma girişiminden başka bir şey değildir. Eğitim Bakanının açıklamasındaki “biz”, evrensel olandan uzaklaşmayı değil, kopuşu ifade ediyor.
Yapay zekânın kavramakta, analiz etmekte ve kullanmakta zorlanılacak hız ve büyüklükte bilgi üretmesi, bilgelik düzeyine erişmiş bilgi sahiplerini kavramsal düşünmekten vazgeçirip mistisizme, yani sezgiciliğe yönelmesi muhtemel sonuçlarından biri olabilir.
11.02.2024
03.12.2023
Genel Yapay Zekâ, henüz emekleme aşamasında olsa da paylaşılan tüm verileri analiz ederek “neden”, “nasıl”, “niçin” sorularına da yanıt oluşturan bir program vaat ediyor. Bunlar, sosyal, ekonomik ve siyasal davranışlarımıza yön verenlerin hoşlandığı sorular değil. “Neden” sorusuna her daim devlet dışında ve ona rağmen yanıt aranmıştır. Devlet(ler), bundan ötürü küresel “bilgi” endüstrisinin yardım çağrısına hızlı yanıt vermiştir. Böylece, zihinsel bir çabanın ürünü olan AI, onu zihinsel faaliyet olarak görmeyen güç merkezlerinin denetimine girecek. Ekonomisini kimin kontrol edeceğini, toplumu kimin enforme edip  yöneteceğini, çökeceği söylenen uygarlıktan boşalan yerin nasıl bir uygarlıkla doldurulacağını ise aralarındaki rekabetin sonucu tayin edecek.
Üniversitenin araştırma yapılan ve bilgi üretilen eğitim kurumu olarak tanımlanması, fiziki mekânın üniversiteleşmedeki öneminin göz ardı edilmesine yol açıyor. Oysa üniversite dediğimizde ilk aklımıza gelen bütün bir mekândır: Şehir, yapılar (derslik, laboratuar, kütüphane, spor salonları, yemekhane, yurt vb), ulaşım, bireysel ve grup çalışmasına ayrılmış sosyal ve kültürel alanlar, akademik kadro ve teknik donanım üniversite hüviyetinin ortak unsurlardır. Bilgi üretilen yer veya bilim yuvası gibi işlevselci tanımlamalar üniversitenin sosyal rolünü ve toplumsal yükümlülüklerini sınırlayan tanımlardır. Üniversitelileşmeyi sağlayan, üniversiteliyi araştırma ve bilgi üretme sürecine hazırlayan asıl unsur, sosyalleşmenin gerçekleştiği mekândır.
26.11.2023
05.11.2023
Sermaye, bir önlem olarak geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren toplumsal değişim ve dönüşümü etkileyen sosyal bilimleri fizik bilimlerinden ayırma yoluna gitti. Fizik bilimleri (fizik, kimya, biyoloji; tıp, mühendislik vb.) ve matematik bilimin iştigal alanı olarak görülürken fizik bilimlerin anlaşılmasını, yorumunu ve hayata uyarlanmasını sağlayan sosyal bilimleri (sanat, felsefe, tarih, mantık, sosyoloji vb.) eğitim ve bilimsel faaliyetin dışına itti. STEM benzeri projelerle bilimi fen bilimlerine indirgeyen eğitim politikaları, okul öncesinden üniversiteye kadar tüm eğitim kurumlarını etkiledi. Bilimin mantıklı akıl yürütme ayağının kesilmesi, bilimi yapılamayan vahiy bilgisinin eğitim kurumlarına girmesini sağladı.
Paralı okul müşterisinin çokluğu, onları kamusal eğitimin bileşenlerinden biri yapmadığı gibi bir ticarethane olan paralı okullar da kamusal alan değildir. Herkese açık ve erişilebilir olmayan ayrıcalıklı bir alanda yaşanan sorun ve bu sorunun neden olduğu gerilimi kamusal alana taşımak gerekmez. Fakat bu, orada yaşanan sorunun kamuyu ilgilendirmediği anlamına gelmiyor. Çünkü paralı okulların müşterileriyle yaşadığı problemin kaynağı kamusal bir örgüt olmasına rağmen eğitim politikasıyla yurttaşlarının bir kısmını sistemin dışına iten devlettir.
08.10.2023
10.09.2023
21 yıllık AKP iktidarında toplumsal kurumlar çok şeyini, din ile eğitim ise her şeyini kaybetti. Bu sürede eğitim laiklikten, din Allah'tan uzaklaştı. Bu iki kurumun kurtuluşu varlık nedenleri olan değerleriyle buluşmasına bağlı. Şimdi kritik soru şu; eğitimin laiklikle, İslam'ın Tanrısıyla buluşması nasıl sağlanacak?
İlke, burjuva siyasetiyle birlikte düşünülecek kavram değildir. Çünkü siyasetçi kavramın üreticisi değil, hoyrat bir tüketicisidir; kullanır atar. Bugün insanlık binlerce yıldan beri ürettiği, yokluğunu kişilik kusuru saydığı ilkelere yabancıysa politikacının onu sakız gibi çiğneyip atmasındandır. Seçim sürecini izliyorsanız ilke tüketiminin arttığını siz de fark etmişsinizdir. Özellikle toplumu aldatmaya çalışan, söz bulamayan, lafın devamını getiremeyen siyasetçinin notunda büyük harflerle yazılıdır İLKE. Tecrübe ile sabittir ki bir siyasetçi ilke kavramını ne kadar kullanıyorsa ona o kadar yabancı ve onu o oranda ihlal edecek demektir. 
12.05.2023
12.05.2023
TÜİK'in 2022 yılı çocuk istatistiklerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 18,7. Bu oran, 15-17 yaş nüfusuna denk gelen 3 milyon 600 bin çocuktan 640 bininin bir işte kayıtlı olarak çalıştığı anlamına geliyor. Fakat gerçek rakam bu değil. Çünkü MEB'in Mesleki Eğitim Merkezlerinden (MEM) işyerlerine çırak verdiği 1 milyon 376 bin çocuk, MEB istatistiklerinde öğrenci gözüktüğü için TÜİĶ verilerine dahil edilmedi. MEM'lerin marketlere hamal, berberlere çırak olarak gönderdiği 14-18 yaş grubu çocuklar dahil edildiğinde işçi çocuk sayısı 2 milyon 16 bin, işgücüne katılma oranı yüzde 33.5 olur.
Sosyalleşme sürecindeki çocukların farklı siyasi görüş ve gruplarla tanışması kaçınılmazdır. Dışarıdan biri olarak öğretmenin bu konudaki rolü, çocukların siyasi tercihte bulunmalarını değil, onların tercihini doğru yapacak siyasi binici kazanmalarını sağlamaktır. Farklı siyasal ve sosyal gruplarla buluşmasına ve onun özgür birey olmasına engel aileden gelen alışkanlıklarını ailesiyle çatışmadan değiştirmesini sağlamanın yolu, çocukların kültürel kapasitelerini artırmaktan geçer. Bu, hem çocukların doğru tercih yapmalarının hem de çocukla birlikte ailenin değişmesinin yoludur. Öğretmen, arkadaş ve akran gruplarında veya sosyal medya mecralarında gelişen tepkisel tavırları “Düşün peşime” diyerek yönetmeye kalkışmaz. Aksi halde onları istismar etmiş olur. Çocukların heyecanını yönetmek öğretmenin yapmayacağı, yapmaması gereken şeydir. İleride değişeceği kesin geçici düşünceleri kışkırtarak çocuklarla aileleri arasında kalıcı çatışmalara neden olmak değildir öğretmenin işi.
29.04.2023
07.04.2023
2003’yılından beri her öğretim yılı, ücretsiz dağıtılan ders kitaplarının sayısını ve kamu bütçesine maliyetinin çetelesini tutarım. Yine o tarihten beri şunu sorarım; kişi başı geliri 92 bin dolar olan İsviçre, kâğıt ithal ettiğimiz Almanya, Finlandiya, Çin ve İsveç bir ders kitabını beş öğretim yıl kullanırken Türkiye’de ders kitabı neden bir öğretim yılı sonunda atık kağıt olur?
Yaralı bir depremzedeyi hastaneye götürmek ne kadar acil ve gerekli ise ruhsal çöküntü içindeki çocukları ait oldukları sosyal topluluğa kavuşturmak o denli elzemdir. Çocuk için bu yer okuldur. Okul, yani eğitim, psikoloji ve pedagoji bilimiyle çalışır. Çocuk psikolojisine uygun tasarlanmış müfredatı, öğretmeni ve yönetimi ile okul (eğitim), çocuğun fiziksel ve zihinsel durumunu dikkate aldığı gibi onda meydana gelen ruhsal değişimleri de takip etmesini bilir. O nedenle deprem bölgesinde açılması gereken ilk yer okul olmalıydı.
31.03.2023
24.03.2023
Twitterda kim kimi kullanıyor, kim doyuma ulaşıyor anlamak olanaksız. Kimi küfür ederek, kimi benim de bir fikrim var diyerek, kimi takipçi toplayarak kendini tatmin ediyor. Sanırım en zor ve az tatmin olanlar takipçi peşinde koşanlardır; onlar, doyurmak zorunda oldukları takipçileri için yemek ve uyku arasında bile paylaşımda bulunmak zorunda. Sosyal medya onlar için düello meydanı gibi, anlık gecikmeleri kendi nesnel varlıklarını kuşkulu hale getirir korkusuyla belirleyicisi olmadıkları gündeme laf yetiştirmek zorundalar. Açgözlü takipçilerini doyurmak için zamanla yarışırken kaçınılmaz olarak spekülasyonu bilgi diye paylaşıp zırva düzeyinde saçmalamalarına gelen tepkileri satıcı sabrıyla karşılamak zorunda kalmanın tatmin edici bir tarafı olmasa gerek. Levent Gültekin’in, Barış Yakardaş’ın, Yılmaz Özdil’in yerinde olsam herhalde uykum kaçardı.
Yurttaşın aradığı şey devlet; devletin en tehditkâr eliti Bahçeli ile yüzleşme cesareti göstermişken ona devleti bırak sana yeni bir iktidar vereyim diyemezsiniz. Öyle derseniz devletle yüzleşemez, ona çekidüzen veremez, aç gözlü yağmacılarla baş edemezsiniz. Unutmayalım ki oyunun kuralını alan belirler; senaryo ve oyuncular yeni de olsa alan (sahne), en azından dekor değişmeden yeni oyun sahnelenmez.
17.03.2023
03.03.2023
İlk örgütlü topluluk (Göbeklitepe) ve ilk devlet (Sümerler), Anadolu’nun güneyinden Basra Körfezi’ne uzanan Mezopotamya’da görüldü. 6 Şubat depreminin yıktığı Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa ve Malatya Mezopotamya devletlerinin (Sümer, Akad, Babil, Hitit, Asur) izlerini taşır. İlk sosyal toplumun ve ilk devletin ortaya çıktığı bu coğrafyada artık bir devlet yok. Savaşların yıktığı Irak ve Suriye’nin ardından Türkiye’nin de devlet vasfını yitirdiği 6 Şubat’ta anlaşıldı. Şimdi bölge halkları, binlerce yılda inşa ettikleri devasa şeyi arıyor; "Devlet nerede!" Devlet, doğduğu yerde öldü!
İnsanların, engelleyemedikleri felaketin sonuçlarını kabullendiklerini, kabullenmeye hazır olduklarını gördüm. Doğaya öfkelenmiyorlar; onları öfkelendiren, önlemi olup da önü alınmayan ölümler. Bunu kalleşçe buluyorlar. Adına devlet dedikleri, kurup çatısına sığındıkları örgütlerinin hazırlıksızlığına, kararsızlığına, beceriksizliğine anlam veremiyorlar; kalleşçe öldürüldüklerini düşünüyorlar.
18.02.2023
16.02.2023
Mutabakat Metni’nin Yerel Yönetimler başlığının bir maddesinde “Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki aşırı vesayetine son vereceğiz.” deniyor. Bu maddeden, merkezi yönetimin kimi yetki ve sorumluluklarının yerel yönetimlere devredileceğini anlamak istiyoruz. Eğitim de buna dahil… Belediyelerin, üniter yapıyla çelişmeden eğitim ve kültür alanında yapabilecekleri çok şey olduğunu artık görmek lazım. Mutabakat Metni’nde listelenen eğitimsel ihtiyaç ve hizmetlerin, belediyeler tarafından daha az maliyetle daha hızlı ve adil bir şekilde çözüleceğine kuşku yok. 
Eğitim bilgi, değer ve yöntemden ibarettir. Eğitim üzerine düşünen, planlama yapan, eğitimden bir şey bekleyen önce bu üç unsur hakkında bir karara varmak zorundadır. İlk olarak kullanacağın bilgi ve bilgi kaynaklarını, aynı zamanda bireye kazandırılacak değerleri belirlersin; sonra bu bilgi, beceri, değer ve tutumları hangi usulle kazandıracağına karar verirsin. Okul, yurt, süt, yemek, defter-kitap, internet, iletki-cetvel-pergel hepsi bu üç şey içindir.
04.02.2023
03.02.2023
Cumhurbaşkanı sohbet amaçlı serbest konuşmalardan o kadar uzaklaşmış ki artık okumadan konuşamıyor. O nedenle sivil görünümlü toplantılarda canlı prompterterler kullanılıyor. İletilmek istenen mesaj önce birine dikte ettiriliyor ardından cumhurbaşkanının o doğrultuda tepki vermesi sağlanıyor. Prompter dediğiniz şey, yüklediğiniz veriyi gösterir. Canlı prompterler ise veriyi seslendirebiliyor.
12 Eylül askeri yönetimi, 4 bin 891 kamu çalışanını görevinden ihraç etti. 21 Temmuz 2016’da sivillerin ilan ettiği ve iki yıl yürürlükte kalan Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde görevden uzaklaştırılan kamu görevlisi ise 125 bin. OHAL yetkilerinin KHK (Kanun Hükmünde Kararname) adı altında uygulandığı Temmuz 2018-1 Ağustos 2022 tarihleri arasında toplamda kaç kamu görevlisinin ihraç edildiğini bilmiyoruz.
25.01.2023
14.01.2023
Yaygın kanı, dini inancın kuvveti oranında insanların yalandan uzaklaştığı yönündedir. Dindar birinin doğru bulmadığımız söz ve eylemleri hepimizi hayrete düşürür. Dindarın yargısı, doğruluğu apaçık olan şeyden kuşkulanmaya neden olur. Eğer bu kişi hem dindar hem bilgiye erişimi sınırsız biri ise bilmeyerek de olsa yalan söylemeyeceği düşünülür. Çünkü o, hem doğruluğu tartışılmaz bilgiye sahiptir hem Tanrı tarafından cezalandırma korkusu taşır. Acaba öle mi?
Modern okullarda istihdam edilen İlahiyatçıları öğretmen olarak görmüyorum. "Manevi destek" adı altında hastanelerde görevlendirilen tıbba alternatif din adamlarına doktor denemediği gibi okullardaki din adamlarına da öğretmen diyemeyiz. Cemil Kılıç'ı da onlardan ayırmıyorum. Fakat Cemil Kılıç, egemen Sünni din yorumunun dışında kendi yorumunu geliştirip akla uymayan dini pratikleri eleştirerek kendisini diğer din dersi öğretmenlerinden ayırıyor. Hastanede, cezaevinde, okulda isterse camide olsun bu, herhangi bir İslam mezhebinin egemen olduğu yerde kabulleneceği bir şey değil. Kaldı ki Kuran dışı referansları eleştiren, dini seküler yaşamla uzlaştırmaya çalışan Cemil Kılıç'ı kabullensin...
11.01.2023
18.12.2022
Bildiğiniz gibi camiler kamu malıdır ve kamu adına Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “hüküm ve tasarrufu” altındadır (3402 Sayılı Kadastro Kanunu, Madde 16). İsmailağa Camisi’nin hukuki statüsü de herhangi bir köy camisinden farklı değil. Fakat biliyoruz ki tarikatların, cemaatlerin ve camiaların işgali altındaki birçok tarihi cami gibi İsmailağa Camisi de bir cemaat tarafından tekke olarak kullanılmaktadır.
Öğrenenin düşüncesi üzerindeki etkisini, toplumsal gelişim ve değişime katkısını dikkate aldığımızda öğretmenliğin entelektüel mesleği olduğu sonucuna varabiliriz. Bu yönüyle öğretmenlik hem aydın hem entelektüel tanımına uyuyor. Fakat bu her öğretmenin entelektüel olduğu anlamına gelmez.
12.12.2022
12.12.2022
Çevre için kullanılan yöntem zihin temizliği için de geçerli: İdeal olan kirli bilgileri kullanmamak; ikinci yol ise bir şekliyle zihinde yer etmiş pis fikir ve düşünceleri temizlemek. Felsefe her ikisini de yapabiliyor: Felsefeyle hem kirli ve temiz bilgiyi önceden ayrıştırıp beyninizi temiz tutabilirsiniz hem pislik yapan çörçöp bilgileri temizleyebilirsiniz. Bunun için felsefeci olmak gerekmiyor, az da olsa felsefenin yöntemlerini bilmek yeterli.
2000’ler, siyasal alanın ekonomik dönüşüme uyarlanmaya çalışıldığı yıllardı. Neoliberal ekonominin yarattığı eşitsizliğe rıza üretmek, kamuya ait mülklere el koymak ve kamusal hizmetleri piyasanın yatırımına açmak için kamunun ve kamusal denetimin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu da kamusal ilişkilerin kurucu kültürünün, bilginin, bilgi paylaşımının, diyalogun ve toplumsal değerlerin aşındırılması ile mümkündü. O nedenle değerler, bilgi ve kültür kurumu olan eğitim saldırının ilk ve öncelikli hedefi oldu.
12.12.2022
06.11.2022
Okul yemeğinin son günlerde daha sık dile getirilmesi, toplumun bu konuyu seçim talebi arasına almasını sağlamaya yönelik muhalif kışkırtması sanılmasın. Öğrencilere devlet tarafından okulda yemek verilmesi, yoksulların besine erişemediği ve bu durumun açlık gibi yaşamsal bir tehdide dönüştüğü durumlarda gündeme geliyor.
Eğitim işkolunda örgütlü sendikaların 2'si "sol"da, 47'si "sağ"da duruyor. Sağdakilerin 5-10'u hariç diğerleri iktidar partilerinin çeperinde dolaşıyor. Sendika çokluğu ideolojik çeşitlilikten kaynaklanmıyor. Kamu işyerinde örgütlü sendikaların üye aidatını, öğretmenler odasına bir paket çay koymayan devlet ödüyor, çokluğun sebebi bu… Birkaç yüz üye bulan, giderini karşılayacak bir ofis açabiliyor. Masraflarının kamu bütçesinden karşılanması haliyle onları sendika olmaktan çıkarıp devlet dairesine dönüştürüyor.
28.10.2022
17.10.2022
Nicedir dil, düşünce ifade etmek için kullanılmıyor. Düşünce kavramlarla ifade edilir. Düşünmüyorsanız dil sizin için iletişim aracıdır, kavram bilgisine ihtiyaç duymazsınız. Olay ve olguyu göründüğü gibi tarif edip istek bildirecek miktarda sözcük dağarcığına sahip olmanız yeterli. Eğer düşünüyormuş gibi yapmaya kalkışır konuşmanızın arasına kavram serpiştirirseniz Nureddin Nebati ile Tayyip Erdoğan’ın durumuna düşersiniz. Hazine ve Maliye Bakanı veya Cumhurbaşkanı olmanız kavramın ifade ettiği düşünceyi değiştirmenize yetmez.
Bugün 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü; bu vesileyle öğretmenlerin eğitim sendikaları üzerinden siyasetle kurduğu ilişkiye değinmek istiyorum.
14.10.2022
06.10.2022
Yusuf Ziya Özcan, üniversite sayısını ve kontenjanını artırmadaki katkısından dolayı Memur-Sen tarafından 2012’de ödüllendirildi. Şimdi ise birçok üniversitenin kapanması demek olan eğitim fakültelerini kapatmak, verdiği kontenjanları geri almak isteyen muhalif bir politikacı. Kararlarının soruna yol açtığını on yıl sonra görmüş olabilir, kabul; fakat ikna edici olabilmesi için bugün sorunun sebebi olarak gördüğü kararlarının ödülü olarak aldığı teşekkür plaketi ile ebruli tabloyu sahiplerine iade etmesi gerekiyor.
"Eğitim sisteminin normalleşmesi, yani kendisi kadar başkalarının da iyiliğini isteyen, bilimin bilgisinden yararlanma becerisine sahip çağdaş yurttaşlar yetiştirebilmesi için din eğitiminin modern eğitimin içinden çıkarılması gerekiyor." demiştim önceki hafta. Bu ifadeyi, başlığı soru yapan "nasıl"ın yanıtı olarak da alabiliriz.
24.09.2022
17.09.2022
Bizim örgün eğitim sisteminde dini eğitim veren iki okul türü, dini olmayan (güya laik) okullarda ise zorunlu ve zorunlu seçmeli 4 din dersi var. Türkiye’de iki milyona yakın öğrenci din öğretimi yapan 5 bin 138 okulda (Anadolu imam hatip lisesi, imam hatip ortaokulu, açıköğretim imam hatip lisesi) eğitim görüyor. Okul ve dini ders sayısı arttıkça haliyle derslere girecek din görevlisi sayısı da artıyor. Nitekim her atama döneminde öğretmenlerin yüzde 10’u din görevlisi oluyor. Dün atanan 20 bin öğretmenin 1218'i din görevlisiydi. Teknoloji Tasarım dersinin payına düşen öğretmen sayısı 87!
TTB sendika değil, ancak yüzde 70'i bir sendika üyesi olan öğretmenler, meslek örgütü olan TTB kadar sendikal tepki ortaya koyamadılar. Eğitim sendikaları sendikal eylem yerine sosyal medya mesajlarıyla seslerini duyuracaklarını sanıyor, fakat Twitter yankıyı dışarı yansıtmayan kapalı bir oda. Yüz öğretmenin aynı anda çay içtiği öğretmenler odasında mesleklerini ilgilendiren hayati bir konuda yüz yüze konuşmayı başaramazken sosyal medyadan sonuç ummak beyhudedir.
17.09.2022
17.09.2022
Bildiğiniz gibi ders kitapları müfredata uygun olarak hazırlanır ve ders işlenirken ders kitapları kullanılır. Yani ders kitabı temel ve zorunlu eğitim materyalidir. Kaynak kitapların ise eğitim aracı olarak kullanılması zorunlu değildir. O nedenle adı yardımcı kaynaktır. Fakat MEB, zorunlu ve temel ders kitaplarını özel sektöre yazdırıp onlardan satın alırken yardımcı kitapları hem kendisi hazırlıyor hem özel yayınevlerinden alınmasını yasaklıyor!
Diyanetin ve İslamcı siyasetçilerin ahlak ve hukuk zemininde üretilen bilgiyle ne işi olabilir? Bir de bu bilginin öğretilip işlenmesinden yani bilimsel süreçlerden geçmiş olmasından söz ediliyor. İlginç, ilginç çünkü dinler, bilginin, deneyimlerin zihinsel işlemden geçerek elde edildiğini kabul etmez. Bunu kabul eden Tanrı’yı inkâr etmiş sayılır. Dinler için bilgi, Tanrı’nın insanın kalbine yerleştirdiği ve insanın kullanıcısı olduğu sezgisel bir "şey"dir. O nedenle dinler "Güncel ihtiyaçların giderilmesi ve çağın meselelerinin çözümü"ne eğitim yoluyla elde edilip işlem görmüş bilgi ile çare aramaz. Bu Tanrı'yı bir kez daha inkar etmek olur.
17.09.2022
14.06.2022
Teorik (kuramsal) yazan biri, ele aldığı olay veya olgu hakkında bir iddiada bulunuyordur. İddiasını açıklarken sadece kavram kullanmıyor,  tanımlamalar yapıyor, gözlemlerine yer veriyor, kendisini harekete geçiren ilkelerinden söz ediyor. Dahası iddiasına bilimsel dayanaklar sunuyor. Bu da kuramsal yazıları ve sözleri daha da karmaşıklaşıyor. ‘Hele şimdi bunun sırası mı’ deyip okuduğumuzu veya dinlediğimizi başlamadan kapatıp susturuyoruz.
“Milliyetçilik”le kurulan cümlenin, etnik köken gözetmeyen vatandaşlık anlamında Fransız ulusçuluğunu kastettiği iddia edilebilir. Fakat cümleye “Türk milliyetçiliği” ile başladığınızda etnik kategorilerden söz etmiş, “biz” ve “onlar” demiş olursunuz. “Biz” ve “onlar”, diğer topluluk ve toplumlara, giderek cinsiyetlere, tercihlere ve sonunda size benzemeyenlere kadar uzanan değişmez, uzlaşmaz sakat tutumun davranışa dönüşmüş halidir; ayrımcılıktır. Bu bakımdan etnik önyargıya sahip hiç kimse, hiçbir siyaset ırkçılıktan, yabancı düşmanlığından, ayrımcılıktan kurtulamaz.
20.05.2022
13.05.2022
Eğitim, insan eyleminin bilgiye yani teoriye dayanması gereğinden ortaya çıkmış; uzak ve karmaşık planlara ve üst düzey amaçlara yönelinmesi ise planlı yürütülmesini gerekli kılmıştır. İlk müfredatı da bireye, aile ve kabile düzeninden toplum düzenine geçişte gerekli olacak kolektif bilgi ve becerileri kazandırmaktı. Antik Yunan'da, toplumsal yaşam teorisi olarak etik ilkelerle birlikte iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırma yolları öğretiliyordu. İlk öğretmen Sokrates (ondan önce de Sofistler), insanlara yönetime katılma ve haklarını savunma yol ve yöntemlerini öğretiyordu. İnsan eylemini vahiylerin belirlediği dönemin ardından tekrar sahneye çıktığında eğitimin iddiası değişmedi.
Ekonomik krizler, insani krizlerin anası olduğuna göre krizlere çare bulması beklenen eğitimi de kaçınılmaz olarak krize sürükler. Özellikle piyasanın ihtiyacını karşılamak üzere kurgulanmış ve metalaşmış eğitimin ekonominin krizinden payına düşeni fazlasıyla almaması olanaksızdır. Çünkü o da alınıp satılan endüstriyel ürünlerden biridir artık. Yoksulları daha yoksul, zenginleri daha zengin eden ekonomik krizlerin, hayatın diğer alanlarındaki kaybedeni de değişmez; sosyal ve siyasal kaybedeni yoksullar, kazananı zenginler olur.
29.04.2022
24.04.2022
Diyanet Akademisi Kanunu çıktıktan bir ay sonra, 7 Nisan 2022’de Resmî Gazetede yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne imam hatip ortaokulu ve imam hatip liselerinin tüm öğretim programlarını hazırlama görevi verildi.
MEB’in, çocukları ekonomik ve sosyal gelişmişlik durumuna göre farklı okullarda toplaması, sınıf ayrımcılığının ötesinde, Hintlilerin etkisini kırmaya çalıştığı 3 bin yıllık kast sistemini model alıp yaşatmaya çalışmaktan başka bir anlama gelmez. Daha iyimser bir yorumla, çocuk emeğini ekonomik büyümenin itici gücü olarak kullanan 18. yüzyıl İngiltere’sine dönüş özlemidir.
17.04.2022
05.04.2022
Diyanet Akademisi Kanunu, 3 Mart 1924’te kaldırılan Şerriye ve Evkaf Vekaletinin yeniden tesisi anlamına geliyor. Şerriye ve Evkaf Vekaleti, cumhuriyet kurulmadan önceki eğitimi dahil din işleri ve vakıfların yönetiminden sorumlu bakanlıktı. Din eğitimi, aynı gün çıkarılan Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) yasası ile Milli Eğitim Bakanlığına, vakıfların yönetimi ise Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredildi. Diyanet Akademisi Kanunu, din ve dini eğitim veren kurumların yönetimini yüz yıl sonra tekrar Diyanete bırakıyor.
Bu yazı, dünkü yazının devamı niteliğinde olacak, tasarıyla neyin tasarlandığını anlatacaktım. Komisyon tutanağını okuyunca dağıldım! Kanunlarımızın hangi kalemlerden çıktığını, hangi süreçlerden geçtiğini siz de bilin istedim.
25.03.2022
04.03.2022
Diyanet Akademisinin faaliyeti Diyanet personeli ile sınırlı olmayacak. Akademi, halen Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yürütülen kurs, yurt ve pansiyon açıp yönetmeye ek olarak İslami ilimlerin öğrenilmesine yönelik çalışmalar yapacak, eğitim merkezleri açacak, buralarda uygulanacak eğitim programlarını ve materyallerini hazırlayacak; alan araştırmaları, ölçme ve değerlendirme çalışmaları yapacak.
Bu taraftan bakıldığında ikisi arasında bir fark görünmüyor. Biri TRT’de, diğeri özel televizyonlarda yorumculuk yaparken cumhurbaşkanı başdanışmanı, Cumhurbaşkanlığı Politikalar Kurulu ve birçok kamu kurumunun yönetim kurulu üyesi olmuş. Cumhurbaşkanının faiz sebep, enflasyon sonuç tezi ekonomist Yiğit Bulut’a aitse faizle ilgili ayetin nas olduğu fikri İslam felsefecisi İbrahim Kalın’a aittir. Kısacası, varsa bile farkları aynı kişiye hizmet etmek bu iki kişiyi birbirinden ayırt etmemizi imkansızlaştırıyor.
04.03.2022
25.02.2022
YÖK’ün üniversiteye girişte aranan baraj puanını kaldırması birkaç eğitimci dışında pek kimsenin gündemini meşgul etmedi. Bazı bölümlerin hariç tutularak sınavın kaldırılması olarak da yorumlanması gereken kararın, eğitimcileri aşan siyasi yönleri var. Hangi ihtiyacın YÖK’ü böyle bir karar almaya zorladığına baktığınızda bir tek eğitimsel neden göremiyorsunuz. Aksine, ardında Erdoğan’ı görüyorsunuz.
Giuseppe Fava ile Uğur Mumcu ilişkilendirmesi ikisinin de gazeteci olmasından kaynaklanmıyor: İkisi de ocak ayında (Fava, 5 Ocak 1984’te, Mumcu 24 Ocak 1993'te) katledildi. Giuseppe Fava otomobilinde kurşunla, Uğur Mumcu otomobilinde bombayla öldürüldü. Fava, mafya-ticaret-siyaset üçlüsü, Mumcu, mafya-ticaret-siyaset-tarikat dörtlüsü arasındaki bağlantıyı deşifre ediyordu. Fava hukukçuydu, Mumcu da… Fava’nın tetikçisi mafya, Mumcu’nun tetikçisi dini cemaat elemanı olsa da iki gazetecinin ölüm emrini veren siyasetti. Fava ile Mumcu ülkelerinde aynı sıfatla anılıyor “Yazar, araştırmacı gazeteci, oyun yazarı ve antimafya aktivisti.”
18.02.2022
28.01.2022
Ümmet-i İsa oğullarından birinin “Adamı niye öldürdünüz lan!” diye ümmet-i Musa oğullarından birinin yakasına yapıştığını anlatan öyküyü bilirsiniz: Bir Katolik “Niye öldürdünüz lan adamı!” diyerek Musevi’nin yakasını toplamış. Musevi “Ben kimseyi öldürmedim” dedikçe Katolik, faili ikrara zorlamaya devam etmiş “Sizdiniz lan adamı öldüren!”. Musevi, çıkarabildiği boğuk bir sesle “Kimden söz ediyorsun kardeşim?” diye sorabilmiş. “İsa’yı lan, İsa’yı öldürdünüz!” diye haykırmış Katolik. Musevi “İki bin yıl önce olmuş bir olay, benim suçum ne beyim!” savunmasının adamı aydınlatıp şerrinden kurtulacağını düşünürken suratına yediği yumruğa eşlik eden şu sözü duymuş “Ben yeni duydum lan!” ...
Bazıları, düşüncelerini karşı oldukları fikir ve eylemler üzerinden ifade eder. Genellikle düşünceleri savunulacak kadar güçlü olmayan kişiler böyle yapar. Diğerini değersizleştirdiğinde veya ortadan kaldırdığında kendi fikirlerine yer açılacağını düşünürler. Bu, Erdoğan’ın sık başvurduğu bir yöntem…
21.01.2022
14.01.2022
 1  ...