Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 

Anasayfa

ERG raporu, velinin, devlet okullarında bulamadığı niteliği piyasada aradığını söylüyor. Buna devlet okullarındaki baskıcı ortamdan kaçışı da eklemeliyiz. Büyük bir çoğunlukla laik aileler, özel okulları özgür alanlar olarak görüyor. Eğitimin finansmanına bağlanan kamusal eğitim talebi de bundan dolayı hitap ettiği bu kesimde beklenen etkiyi yaratmıyor.
Aslında bu başlık da o şahısa hizmet ediyor. Bu yönüyle yazının iddiasıyla çelişkili. Şiddeti, yolsuzluğu, hırsızlığı, savaşı, hukuksuzluğu velhasılı iktidarı Tayyip Erdoğan’la o kadar özdeşleştirdik ki; dikkat çekip okunsun diye hile yapmak zorunda kaldım. Fazla teorik bulup kaçmasın diye bazı okurları aldatma niyeti taşımasaydım, başlık şöyle olacaktı: Aslında hepimiz egemen ideolojiye hizmet ediyoruz.
11.09.2015
11.09.2015
Tuğrul Türkeş transferi ise milliyetçilerin tepkisini çeken “açılım”lardan alınan yaranın tedavisinde kullanılacak: Kardeşi Ahmet Türkeş 2011 genel seçimlerinde AKP adayı olduğunda bir soru üzerine Ağabey Tuğrul “Tayyip Erdoğan’ın bir Türkeş’i partisinden aday göstermesi açılımın fiyasko olduğunu görmesi, kabul etmesi anlamına geliyor. Bir yıl önce açılım diye ortaya çıkıp Habur’da o kabul edilemez görüntülere neden olan Tayyip Erdoğan, bugün seçimde Alparslan Türkeş’in oğluna sarılıyor. Erdoğan’ın pozizyonu bu” demişti. Ahmet Türkeş “Seçim Beyannamesi’nde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasası’ndan Türk adının çıkarılacağı, ‘Başkanlık Sistemi’ adı altında, 92 yıllık devletimizin bölünerek, federasyon ve özerk alanlara dönüştürüleceği tuzağını fark ettim.” gerekçesiyle AKP’den istifa etti. Bu ve benzeri mesajlar, Erdoğan’ın Müslüman milliyetçilere erişimini güçleştirdi ve bütün çabasına rağmen 7 Haziran seçiminde bu kesimi “Kürt Açılımı”nın sahte olduğuna bir türlü inandıramadı.
Lübnan’daki 1 milyon 200 bin Suriyeli sığınmacının 400 bini çocuk: Bu çocukların 300 bini okula gidemiyor. Resmi makamların bildirdiğine göre Ürdün’de bir milyon 600 bin Suriyeli sığınmacı var: 500 bini çocuk ve okula gidemiyor. Türkiye’deki bir milyon 800 bin Suriyeli mültecinin 600 bini çocuk: Diyanet başta olmak üzere cihatçı örgütlerin elindeki derneklerin kurslarında Kuran ezberletilmesini eğitimden sayamayacağımıza göre Türkiye’dekiler de eğitimden yoksun.
11.09.2015
27.08.2015
1. Cemaatin dershane sektöründeki ağırlığını kırmak için mi? 2. Bilgi düzeyini ölçen test yerine, öğrencinin beceri ve yeteneklerinin değerlendirmesinden yana olduğu için mi? 3. Devletin örgütlü eğitimi dershanelerden daha başarılı olduğu için mi? 4. Buna bağlı olarak aileyi lüzumsuz bir eğitim maliyetinden kurtarmak için mi? 5. Eğitimi özelleştirme politikasının bir sonucu olduğu için mi?
Bir saygı sıfatı (önad) olan sayın, milletvekili seçildikten sonra TBMM tarafından kişiye verilen asıl ad oluveriyor. Hatta bir süre sonra milletvekili olan kişinin asıl adı kullanılmaz; o artık “sayın milletvekili”, “sayın bakan”, “sayın başbakan”, “sayın genel başkan”, “sayın başkan”dır. Sanırım milletvekilliğinin pahası sayınlığın satın alınan bir unvan olmasından kaynaklanıyor. Gerçi sayın biri olmak için yüklü bir maliyet ödedikten sonra “şerefsiz” denilmek de var ama olsun. Bedel fayda arasındaki ilişkiye bakışınız tolere edebiliyorsa sorun yok. Maddi getirisi tatmin ediciyse şerefsiz olabilirsiniz!
14.08.2015
13.08.2015
AKP, vazgeçemeyeceği değeri olan bir parti değil; gücünü müttefiklerini kolayca harcamasından, kendine karşı savaş ilan etmiş gözükenlerin teslim olmasından alıyor. Mesela Numan Kurtulmuş’u partiye katarak, bu kişinin yolsuzluk karşıtlığı ile elde ettiği güvenilirliğini yolsuzluk algısını etkisizleştirmede kullandı. Numan Kurtulmuş’un, Harunların Karunlaştığını söyleyerek halka şikâyet ettiği partinin yöneticisi, sonra da bakanı olması AKP ile yolsuzluk arasında doğrusal ilişki kuran toplumsal algıyı kırmış, güç karşısında direnme olanakları sınırlı geniş bir kesimi “ikna” etmiştir.
Her canlıya maliyetine karşılık faydası oranında değer biçildiği dönemi yaşıyoruz. Büyük çoğunluk insana, yaşadığı süre içinde ne kadar maddi değer üretmişse o kadar kıymet veriyor. Pihilip Roscoe, Türkçeye “Harcıyorum Öyleyse Varım” (Ayrıntı, Mayıs 2015) adıyla çevrilen çalışmasında, uzun uzun insan hayatının fiyatlandırılması üzerinde durur. Yazar, verdiği birçok örnekle neo-liberalizmin fiyatlandırma analizlerinde kullandığı yöntemlere yer verir. Ortaya çıkan rakam, yaşarken ürettiği maddi değer üzerinden hesaplanan hayatın sona erdiğinde varislerinin eline geçecek tazminatıdır. İnsanın/insanlığın metalaşması denen şey bu…
13.08.2015
27.07.2015
Nükleer enerjinin risklerine ve maliyetine karşı önerimiz yenilenebilir enerji kaynaklarının tercih edilmesi yönünde oldu. Ekonomik olması ve asgari riski nedeniyle, alternatif elektrik enerji elde etmenin yolu olarak güneşi ve rüzgârı önerdik. Tarihin cilvesine bakın ki nükleer enerji yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması konusunda fikri değişikliğe uğramamama rağmen kendimi Rüzgâr Enerji Santrallerine (RES) karşı bir eylem içinde buldum!
AKP’nin dini söylem ve eylemlerine her gün biraz daha milliyetçilik katması, MHP’nin aynı oranda dine meyletmesi bu iki partiyi hızla birbirine yaklaştırıyor. Bahçeli’nin AKP’li koalisyona uzak duruyor gözükmesi, kırmızıçizgilerini ideolojik ilkeler yerine saraydan ayrılması, 17-25 Aralık dosyalarının açılması, yürütücüsü olduğu “Çözüm Süreci”nin durdurulması gibi Erdoğan’ı hedef alan kişisel hesaplaşma başlıklarından seçmesi aralarındaki gerilimin alan kavgası olduğunu gösterir. Türban düzenlemesi, eğitimin dinselleşmesi, alkol yasası gibi aynı dinsel ilkelerde ayrı düşmeyen, kritik konularda aynı ideolojinin farklı fraksiyonları gibi davranan bu iki partiden biri diğerini lüzumsuzlaştırıyor. Sanırım gereksiz olan MHP…
27.07.2015
27.07.2015
Trafik, terör, iş, ticaret, çocuk, aile, kadastro gibi özel ihtisas mahkemeleri uzmanlık gerektiren ihtilaflı konuları karara bağlamak üzere bir ihtiyaçtan ortaya çıktığına göre, vukuatı trafikle yarışan eğitim alanıyla ilgili davalara bakacak eğitim mahkemeleri neden kurulmasın?
Talim Terbiye, değişikliğe gideceği 20 dersin öğretim programlarını WEB sitesinde yayımladı. Yayımlanan, programların kabul edilmiş hali değil, taslağı. Anasayfasında kocaman puntolarla "Taslak Öğretim Programları Kamuoyunun Görüş ve Önerilerine Sunuldu" uyarısı var. Bu duyuruya rağmen herkes programları onaylanmış kabul ediyor. Neden? Okumayı bilmiyor, okuduğunu anlamıyor değil bu insanlar. Tabi ki anlıyorlar; fakat artık insanlar, AKP döneminde taslak diye vatandaşın görüşüne sunulan her şeyin AKP parti merkezinden gönderilen talimat olduğunu bildikleri için oradaki "taslak" sözcüğünü "yasallaşacak" olarak okuyorlar. Biliyorlar ki "duyuru", öneri ve görüşlerinize sunduk demek içindir.
27.07.2015
27.07.2015
Son bir ayda gittiğim Sovyet sisteminden ayrılmış iki ülkenin önemli iki şehrinde sosyalizmin kalıntılarını aradım.
Erdoğan, 7 Haziran seçiminde, önceki üç seçiminde kullandığı tableti atıp eline Kuran’ı alarak çıktı seçmen karşısına. Tabletle Kuran arasındaki fark, birinin dijital, öbürünün basılı kitap olması gibi biçimsel bir fark değil. Bu iki nesneye Erdoğan’ın yüklediği anlam, onun ve partisinin 13 yıl sonra geldiği nokta ile bundan sonraki yönelişini anlatıyor. Anımsarsınız; tablet, Almanya’daki Hans, Amerika’daki Maria ile bizim Mehmet’le Ayşe’yi aynı dünyanın insanları olarak küresel pazarda buluşturmanın yolu olarak sunulmuştu. 12 Haziran 2012 seçimlerinde “Fatma’nın, Maria’dan eksiği ne? Hazine bu hazine!” diyerek elinde salladığı tablet, Erdoğan için ekonomik hedefleri ile muassır medeniyetin sembolü idi. Ya Kuran?
20.06.2015
12.06.2015
Başlık için kısalttığım sorunun aslı şu “Mademki egemen ideoloji alt ve orta sınıfların gelişimini engellemekte, onların alt konumda kalmalarını sağlamaktadır; öyleyse neden bu sınıflar egemen ideolojiye uygun davranmaktan vazgeçmemektedir?”
İmam hatip okullarının açılması iki kanun maddesine dayanır; biri Tevhid-i Tedrisat Kanunu (4. Madde), diğeri 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu. İmam hatip okullarının adının geçtiği 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. Maddesi şöyle der: “İmam-Hatip Liseleri İmamlık, Hatiplik ve Kur’an Kursu öğreticiliği gibi dinî hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı’nca açılan ortaöğretim sistemi içinde, hem mesleğe, hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır...” İmam hatip ortaokulları, İHL’lerin hazırlık okulu olduğu belirtilerek bu kanunun 25. maddesine 2012’de 4+4+4 yasasıyla eklendi. Bu demektir ki ister ortaokul ister lise olsun imam hatipler, dinî hizmetlerini yerine getirecek din adamı yetiştirmek üzere din eğitimi ve öğretimi yapılan okullardır.
11.06.2015
08.05.2015
AKP’nin “ikna odalı” seçim reklamı filmi ile Bilal’in imam hatip müdürleriyle toplantı düzenlemesi tepki toplamaya yönelik kışkırtıcı bir girişim. Hiçbir sıfatı bulunmayan şahısın eğitim müdürlerini sekreter olarak kullanıp HAVZA* başkanı gibi davranmasına HDP ile CHP’den tepki bekleniyor. Toplantıların bu iki partinin kalesi olarak bilinen illerde (önce Diyarbakır ardından İzmir) gerçekleşmiş olması rastlantı değil. Belli ki Selahattin Demirtaş’la Kemal Kılıçdaroğlu’ndan gelecek karşı açıklamalara ihtiyaçları var. İhtiyacın nereden hasıl olduğu ise ortada; seçmenin, seçim beyannamelerine kulak kabarttığı rakiplerini AKP dilinde konuşmaya zorlamak. Bu bakımdan Bilal’in imam hatip müdürleri toplantısını AKP’nin imam hatipli reklam filminin devamı olarak görmek gerek.
Bu yazıyı sonuna kadar okuma fırsatı bulamayacak olanlar için baştan belirteyim; zorunlu eğitim öğrencilerinin, öğretim yılı boyunca derslerinde hangi ders kitabını kullanacağı konusunda öğrencilerin, öğretmenlerin, öğrenci velilerinin, eğitim müfettişlerinin, il ilçe eğitim müdürlüklerinin ve de eğitim bakanlığının hiçbir rolü bulunmamaktadır. 19 milyon öğrencinin konularını hangi ders kitabından işleyeceğine özel yayınevleri karar verir. Eğitim Bakanlığının görevi, kitapların bedelini ödemekle sınırlıdır! Bu, on iki yıldır, yani AKP döneminden itibaren böyledir.
01.05.2015
01.05.2015
Okuduğu ve öğrencilerine önerdiği kitap listesi, Halil Serkan Öz öğretmenin gerçeklikle yalanı ayırmasını sağlayacak bilince sahip olduğunu gösteriyor. Hiç kuşkusuz, öğrencileri bile her takım elbiseliyi adam bilirdik mealinde tepki verdiğine göre Serkan, sahip olduğu bu bilinç sayesinde valinin takim elbise içinde insanmış gibi görünmesine aldanmaz ve onun büyük bir yalandan ibaret olduğunu bilir. Bundan eminim ve Serkan öğretmenin kalbinin valinin hakaretine, azarlamasına, küçük düşürmesine kırılıp durduğuna inanmam. İnanmam çünkü, hiyerarşiden nefret eden Serkan için valinin insanlık hiyerarşişindeki yeri onu incitemeyecek denli uzak gerisinde, değersiz bir yerdedir. Bu bakımdan duygu yüklü yazılı ve sosyal medya mesajlarında dile getirilen “kalbini kırdı”, “azarladı”, “hakaret etti” gibi tepkiler valiye fazlasıyla önem atfetmek olur ki o bunu hak etmemiştir.
Okullarda zorunlu ve seçmeli diye iki tür ders vardır. Zorunlusu, devlet tarafından belirlenmiş, öğrencinin tercih hakkının bulunmadığı matematik, Türkçe gibi derslerdir. Seçmelisi, tercihi doğrultusunda velisi ile birlikte öğrencinin seçim hakkının bulunduğu derslerdir. Bu derslerin hangileri olacağını da devlet belirler fakat öğrencinin çok sayıdaki ders arasından zorlamaya maruz kalmadan bir veya birkaçını seçme hakkı vardır. Devlet, yurttaşında aradığı bilgi, beceri ve yetenekleri kazandırmak için kendince uygun bulduğu dersleri zorunlu yapar. Seçmeli dersler ise ilgi alanları ve yetenekleri farklı öğrencilere tercihleri doğrultusunda kendilerini geliştirme olanağı sunmak için vardır. Seçmeli dersler, temel ders dediğimiz zorunlu derslerle ilişkilendirilmek zorundadır. Zorunlu ve seçmeli derslerin teorik mantığı budur.
10.04.2015
03.04.2015
Eğitim durumu ne olursa olsun, insanlar çocuklarına kültür kitabı alırken bir bilene, genellikle de çocuğunun öğretmenine sorar. Kitap bir çocuğa hediye olarak alınacaksa ayrıca titizlenilir; çocuğun yanşa, devam ettiği sınıf düzeyine uygun mu diye. Aile, çocukları için kitap seçiminde kültürel ihtiyaçlarını ayrıca gözetir. Eğer öğretmen öğrencilerine bir kitap öneriyorsa, önerdiği kitabı önce kendisi okur ya da okuması gerekir. Öğretmen (tabii meslek bilgisi ve etiğine sahip olanı) dili, görsel tasarımı, resim yazı ilişkisi, yazı karakteri ve puntosu gibi ayrıntılara da bakar.
Mizah ihtiyacımı, seçtiğim birkaç yandaş gazete yazarı ve televizyon yorumcusuyla gideriyorum. Tercihim de yazdığını düşünerek üretilmiş fikir sanıp sonra o şeye başkalarını da inandırmaya çalışanlar oluyor. Bunları oldukça eğlenceli buluyor ve takip etmeye çalışıyorum. Sanatta gerçekçilik akımının yeni temsilcileri gibiler. Fakat bazılarından bir süre sonra sıkılıyorum. Aynı teraneleri benzer tarzda tekrar edenleri aptallar arasına alıyorum. Sanırım bu mizah unsurlarından yararlanan sadece ben değilim; çok kişi benimle aynı yolu izliyor olmalı ki mizah dergileri traj kaybetti.
27.03.2015
22.03.2015
Amerikan Öğretmenler Federasyonu (AFT), AKP hükümetlerinin laik eğitimden uzaklaşmasını eleştiren ve buna karşın mücadelede eden Eğitim Sen’e desteğini bildiren bir mesaj yayımladı. AFT başkanı Randi Weingatten imzalı ve Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca’ya hitaben yazılan destek mesajı, 6 Mart günü Eğitim Enternasyonali Genel Sekreteri Fred Van Leeuwen, ABD Türkiye Büyükelçisi John Bass, Türkiye ABD Büyükelçisi Serdar Kılıç, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) Avrupa Kordinatörü Martin Romer, ABD Devlet Bakanlığı Uluslararası Emek Departmanı Özel Temsilcisi Sarah Fox ve ABD Emek Departmanı Uluslararası Emek Bürosu Asya-Avrupa- MENA (Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri)- Bölüm Başkanına da gönderilmiş. Mesaj şöyle:
Bir kişiyi insanlığın vicdanı yapan nedir? Dimdik, adam gibi yaşamak nasıl bir şeydir? Kime, niçin filozof denir? Bunlar hakkında birazcık olsun fikriniz varsa vicdansızlık yapmazsınız. Kamu gücünü birilerine ayrıcalık sağlamak, ötekine baskı için kullanamazsınız. Eğer elinize geçirdiğiniz kamusal gücü çevrenizi ihya etmek için kullanıyor, toplumu biz ve diğerleri diye ikiye ayırıp ona göre davranıyorsanız böyle büyük lafları etmeyeceksiniz.
13.03.2015
06.03.2015
İçinde TÜRGEV geçen yazılarıma açılan üç davadan birinin gerekçesi “gündemde olmadığı halde gündeme getirerek hakaret etmek”. Hukuk literatüründe böyle bir suç yok! Ama davacı Bilal Erdoğan olunca oluyor. Gündeme getirilmesinin hakaret suçu sayıldığı konu, Suudi Kralı’nın Bilal Erdoğan’a 99 milyon 990 dolar parayı niçin verdiğini sormuş olmamız. Kusura bakmayın, doğru düzgün yanıtlamadan bu sorunun peşini bırakmayız. Yine soruyorum; ey Bilal Erdoğan, Suudi Kralı 100 milyon dolardan on dolar eksik bu parayı sana niçin verdi. Söyle, bu para neyin nesi?
TDK sözlüğünde boykot “bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma veya bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme” olarak tanımlanıyor. Tanım sorunlu değil ama eksik. Kavramın kökenine ilişkin Wikipedia’nın verdiği bilgiden, “boykot”un ayrıca daha önce muhatap olunan durumu “yok sayma” anlamına geldiğini öğreniyoruz.
27.02.2015
20.02.2015
Zorunlu din dersi, Anayasa hükmü haline getirildiği 1982’den beri siyasi tercihler arasına girdi ve eğitimsel zeminde ele alınma hakkını yitirdi. Öyleyse zorunlu din dersine karşı itirazın siyasi zeminden iletilmesi en doğru yol. Doğru yol bu çünkü eylem, hukuktan anlamayana hukuku anlatmanın en etkili hukuki yollarından biridir.
Naciye Tan, Özgecan’ın katillerinden Suphi Altındöken’in annesi, Necmettin Altındöken’in eski karısı. Naciye Tan, oğlu ile eski kocasına yönelik toplumsal tepkiye “Hiçbir çocuk ne katil, ne hırsız, ne terörist doğar” diyerek katıldı. Bu, katilin arkasındaki azmettiricileri işaret eden son derece pedagojik bir açıklama. Nitekim Naciye Hanım, önce oğlunun birini öldürebileceğine inanmamış. Babanın, yani eski kocasının olayın içinde olduğunu öğrenince emin olmuş. Anne, hastalık olarak gördüğü oğlundaki şiddet eğiliminin öğrenilmiş bir davranış olduğunu söylemek istiyor. Eski kocasıyla yaşadığı şiddet dolu yılların öfkesiyle asıl katilin (azmettiricinin) baba olduğunu söylemiş olabilir desek de deliller anneyi doğruluyor. Peki, bir zamanlar baba da bir çocuk olduğuna ve katil olarak doğmadığına göre onu “insanlık dışı” dediğimiz davranışlara yönlendiren azmettirici kimdi veya neydi?
20.02.2015
20.02.2015
Erdoğan’ın, talip olduğu okullarda uygulayacağı eğitim, modern okul kavramından uzak. O, dini dersleri miğfer, fen bilimlerini seçmeli yapmaya çalışan; elinden gelse 87 yıldır kullanılan Latin alfabesini Arap alfabesi ile değiştirmeyi deneyecek, felsefe ile sorunlu geleneksel (feodal) Suudi eğitimin son temsilcisi.
Günümüzün egemen eğitim anlayışı bireyi sosyal bir varlık olarak görmüyor. Ne yazık ki veliler de devletle birlikte çocuğunu “sermaye” olarak görme eğiliminde. Bugün okul kapısının önünde çocuğunun karnesini bekleyen aile, ifade etmese de karnedeki rakamların toplamına sermaye olarak bakacak. Ne yazık ki öyle… İlk karnemi elli yıl önce bugünlerde aldım. Verilen eğitim beni devlete yurttaş olarak hazırlıyor olsa da sosyal bir değerim vardı. Ne sermaye ne işgücü ne de tüketici olarak görülen bir nesne değildim. İsterseniz size editörlüğünü Ayhan Ural’ın yaptığı Yetişkinliğin Arka Bahçesinden Çocukluklar kitabına yazdığım o döneme ait anılarımdan bir bölüm aktarayım. Hem günümüzle karşılaştırma yapar hem anılarınızı tazelemiş olursunuz.
10.02.2015
24.01.2015
Her inanç her din inananına aittir. Kişi dinini siyasette mi, ekonomide mi, günlük hayatını düzenleme de mi, ailesiyle ilişkilerinde mi yoksa bunların hepsinde mi kullanır onun bileceği iştir. Fakat bu kişi veya kişiler, dinine sağlanan pozitif ayrıcalıkları kullanarak “kamusal alan”ı ele geçirmeye çalıştığında ona, işte bu olmaz demek gerekir. Kamusal alan, her görüşün kendini ifade edebildiği modern toplumun kurduğu ortak alanı ifade eder. İnançlar, bu alana girmek istiyorsa demokratik kurallara uymak zorundadır. Oraya diğer bileşenleri terbiye etmek için değil ikna etmek için gelinir. Müzakere masasına elinde palayla oturmak olmaz.
Eleştirel düşünme kavramının zıt anlamlısı “inanma”dır. Öyleyse bilim dersleri dururken mutlak inanma anlamına gelen dinle, dini eğitimin verildiği dersin “Allah İnancı”, “inanç”, “Kur-an ve Yorumu” ünitelerinde eleştirel düşünme becerisi kazandıracağım demek de ne oluyor? Bence Eğitim Bakanlığı inanç ve ibadet eğitimi yapılan din dersinde İslam inancına nifak sokuyor. Ortada Müslümanların itiraz etmesi gereken bir durum var. Benim derdim ise genel yayın yönetmeni olduğum derginin (Eleştirel Pedagoji) adının uygun olmayan yerlerde kullanılıyor olması.
19.01.2015
08.01.2015
Birleşik Haziran Hareketi, 28 Aralık’ta gerçekleştirdiği ilk Türkiye Meclisi Toplantısının Sonuç Bildirgesinde öncelikli sorun alanı olarak eğitimin altını kalın bir şekilde çizdi. Hatta “Dindar ve kindar bir nesil yaratmak için dayatılan eğitimde gericiliğe izin vermeyeceğiz! Gericiliğe karşı laiklik için ayaktayız! Sokaksa sokak, boykotsa boykot!” diyerek ilk mücadele hattının burada kurulacağını duyurdu. Bildirgenin, üç mücadele alanından (okullar, işyerleri, sokaklar) birincisi olarak okulların belirlenmesi ayrıca anlamlı: Anlamlı çünkü kamusal alan okul, ilk kez siyasi bir metinde demokratikleşmenin merkezlerinden biri olarak işaret ediliyor.
2000’li yıllarda İngiltere, Almanya, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde olmak üzere çok sayıda İslam karşıtı örgütlenme ortaya çıkar. Stop Eurabia da bunlardan biri; Avrupa’nın İslamlaşmasına tepki olarak ortaya çıkmış bir internet örgütlenmesi. Bu ismi yazıp taradığınızda karşınıza çıkan videoda AB marşı eşliğinde AB bayrağındaki 12 yıldız tek tek yerini alır. Sonra kurşun sesine ilahi eşlik eder ve yıldızlar genellikle İslam ülke bayraklarının sembolü olan ay-yıldıza dönüşür. 12. kurşunla birlikte AB bayrağı sönümlenir, yani Batı çöker.
03.01.2015
26.12.2014
Örgütün adındaki Boko, İngilizcede kitap anlamına gelen “book”un ülkedeki Müslümanların kullandığı Hausacanın Latin harfleriyle yazılmış biçimi. “Haram”ı biliyorsunuz. İngilizceniz benimki gibiyse “Boko Haram”ı “kitap haram” olarak çevirebilirsiniz! Bu yanlış değil fakat örgüt, Latin harfleriyle yazarak kitap sözcüğünü kavramsallaştırıyor. Wikipedia bunu şöyle açıklıyor: “Boko ya da Buku kelimesi İngilizce book kelimesinden türetilmiş. Esasen Arap alfabesiyle yazılan ve afro azyatik dil grubuna ait olan Hausa dilinin Latin alfabesi ile olan versiyonunu ifade için kullanılıyor. Türkçe gibi, eskiden Arap alfabesi ile yazılırken başlangıçta İngilizler sonradan da Fransızlar tarafından tespit ve telkin edilen latin alfabesi giderek batılı eğitim sistemini ifade eden bir simgeye dönüştü. Boko ya da Buku Haram’ın lafzi karşılığı ‘latin alfabesi haram’ , ‘batılı eğitim haram’ demek olur.” Osmanlıca adı altında Latin alfabesini tartışmaya açanlar da aynı şeyi söylüyor.
Doğa ve toplum araştırması için Doğu illerimizden birine giden bir grup bilim insanı kar fırtınasına tutulunca yakındaki bir köy evine sığınır. Evin sahibi üşüyen konuklarını ısıtmak için tezek getirmeye çıkar. Biraz sonra kendilerini ısıtacak sobanın başında toplanmış olan bilim heyeti, altına döşenen taşlarla zeminden oldukça yüksekte duran sobanın neden bu denli yükseğe kurulmuş olabileceği hakkında akıl yürütmeye başlarlar.
19.12.2014
12.12.2014
Irak ve etkin olduğu Suriye topraklarında Dulqarnain adlı IŞİD’linin planladığı İslami eğitim, Türkiye’de Bilal öncülüğünde gerçekleşiyor. Eğitim Bir Sen teklifi gibi gözüken ve korsan olarak komisyonlara taşınan karma eğitime son verilmesi ve din derslerinin okulöncesine kadar indirilmesi 26 Ağustos 2013 tarihinde Bilal başkanlığında İstanbul’da yapılan toplantıda alınmıştı.
Medya, 24 Kasım Öğretmenler Günü haberini bu yıl Eğitim İş’in yaptığı araştırmadan çıkardı. İki eğitim sendikası (Eğitim İş ve Türk Eğitim Sen) öğretmen araştırması yapmasına rağmen acıklı olan Eğitim İş’inki olduğundan Türk Eğitim Sen araştırması görülmedi. Sizin için bu iki araştırmanın verilerini karşılaştırdım. Sonuç oldukça farklı ve ilginçti. Mesela; öğretmenler sanıldığı kadar yoksul değil!
07.12.2014
30.11.2014
Üniversiteler, özellikle eğitim fakülteleri, eğitimin içinde bulunduğu durum konusunda hiç de masum değiller. 4+4+4 yasasına kadar, 2003’ten beri eğitim alanında reform diye yapılan değişikliklerin aslında 4+4+4’e hazırlık süreci olduğunu hiçbir üniversite anlamadı; anlayanlar da anlatmadı. Bu sürede öğretim programları, ders kitapları, öğretme yöntem ve teknikleri, öğretmenin rolü, harici eğitim materyallerinden yararlan(ma)ma, sınav sistemi, okul ve kurum yönetimi, teşkilat yapısı bilmem kaçıncı kez tepeden tırnağa değişime uğradı. 12 yıllık emek, zaman ve maliyetin sonucunu 2014-2015 öğretim yılı konuşmasında Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Bizim müfredatlarımız maalesef bilgi yüklemeye yönelik. Çocuklarımıza öğrenmeyi öğretmemiz gerekiyor” diyerek özetledi.
İnsan için en bağışlanmaz aşağılanma ‘sen kafa yorma, ben ne diyorsam inan’ diyerek aklının yok sayılmasıdır. Bu, insanı aşağılamaktır, onuru ile oynamaktır. Başbakanın deyimi ile “tahkir”dir. Öyleyse din derslerinde ‘biraz da Alevilik olsun’ laik bir talep değil, katmerli tahkirdir. Zaten Davutoğlu da bundan dolayı, yetersiz bulunuyorsa müfredata birkaç Bektaşi deyişi daha ekleyebilecekleri imasında bulundu.
23.11.2014
23.11.2014
Trabzon Ortahisar İlçesi Bedri Rahmi Eyüpoğlu Ortaokulu öğretmeni Seçil Esmanur Erdem, dönemin başbakanı “R.T. Erdoğan‘a yumurta atarak küfür içeren sözlerle hakaret ettiği” gerekçesiyle Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından görevinden ihraç edildi. Kararın yasal dayanağı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E (f) “Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak” (g) “Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak.”
Dikkat ederseniz bakanlığın öğretmene rotasyon uygulamasının gerekçeleri arasında pedagojik yarar yok. Yönetmeliğin “amaç” başlığı altında “eğitim-öğretim hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesi” beni tatmin edecek bir gerekçe değil. Rotasyoncuların, öğretmenin atandığı okulda sekiz yıldan fazla görev yapmasının öğrenci açısından araştırmaya dayanarak tespit edilmiş olumsuzluğunu göstermesi gerekiyor. Sınıf öğretmeninin dahi öğrenciyle iletişimini dört yılın sonunda bitiren sistemde, aynı okulda uzun süre görev yapan öğretmenin verimliliğinin düştüğünü öne sürenler saçmalamış olur. Onların düşündüğü gibi olsaydı her yılı bir öğretmenle geçiren Doğulu öğrenciler uçuyor olmalıydı.
23.11.2014
23.11.2014
Erdoğan, partisi ve medyasına göre Kobane, Ayn-El Arap; İŞİD’e göre Ayn-El İslam… Bu, “Çağdaş”, “Aydınlık” geleceğimizin “Sözcü”leri için değerlendirmeye tabi tutulması gereken bir çelişki değil mi?
TÜRGEV’in “Eğitim kavramı da kirlendi” başlıklı 18 Nisan 2014 tarihli yazıma karşı açtığı “hakaret” davasına gönderdiğim savunmamdan bir bölüm sunacağım size. Yani bugün duruşma salonundasınız. Salı günü yapılan duruşmada karar beklerken erteleme çıktı. Sanırım mahkeme, dört sayfalık yazılı ifademin ekindeki biri DVD birçok eki inceleme gereği duydu. Büyük ihtimalle sonucu 4 Kasım’da öğreneceğiz. O duruşmadan ceza alırsam, benden sonra TÜRGEV’e hakaretten sanık sandalyesine oturacak olan Can Dündar’a şimdiden geçmiş olsun!
26.10.2014
26.10.2014
Eleştirel Pedagoji Dergisi’nin başındaki isim ve BirGün yazarı olan eğitimci Ünal Özmen, zorunlu eğitime tabi tutulan 17 milyon öğrencinin mutsuzluğunu ve çıkış yollarını anlattı. Özmen’e göre eğitim alanı çok geniş. Bu nedenle alternatif modeller eğitimdeki krize bir çıkış sağlamaz. Aksine devletin elinde bulunan okullardaki neoliberal eğitime alternatifin oluşturulması ve mücadelesinin savunulması gerektiğini anlatıyor Özmen. HAZIRLAYAN: SERBAY MANSUROĞLU
Humus’ta öldürülen 40 öğrencinin sırt çantasındaki kitaplarda muhtemeldir ki can güvenliklerinin yaratanın emanetinde olduğu yazıyordu; geride kalanlara, yaratandan ötürü sevildikleri hangi meallerle anlatılacak? 'Tanrı, onları çok sevdiği için yanına aldı' mı denecek? Savaş Tanrı'nın üstüne mi yıkılacak?
10.10.2014
10.10.2014
“Risk Altındaki Ulus”, “Eğitimde Mükemmellik Ulusal Komisyonu”nun Reagan’ın ekonomi baş danışmanı Friedman önerilerinin eğitime uyarlanmasının hemen akabinde (1982) hazırladığı bir raporun başlığı. Rapor, ABD’de eğitimin özelleştirilmesi, müfredat içeriğinin dinselleştirilmesi ve öğretmen rolünün geriye çekilmesi gibi piyasacı-gerici politikalara “Eğer dost olmayan yabancı bir güç, mevcut vasat eğitim performansını Amerika’ya empoze etmeye kalksaydı, bunu bir savaş nedeni olarak görebilirdik.” gibi radikal bir tepki veriyor.
"Türban, salt bir başörtüsü değildir; kullanıcısını örtme gerekçesine uygun davranmak, hal ve hareketlerini ona göre belirlemek zorunda bırakan, bulunduğu başın ayakkabısına da müdahale eden gerçek bir üniformadır. Türban takan öğrenci bilimsel içerikli ders ve konulara mesafeli duruş sergilemek, okul tercihinde imam hatip veya ilahiyat olmak durumundadır. Türban takmayan öğrencilerle türbanlılar arasında önceden sorunsuz olan ilişkilerin kırılganlaşacağını söyleyebiliriz. Daha da önemlisi dokuz on yaşında türban takan çocuğun ileriki yaşantısında geri dönmek zorunda kalacağı modern özlemlerine gem vurmak zorunda kalacak olmasıdır."
10.10.2014
27.09.2014
Alevilik, laik yaşam değerleriyle fazlasıyla uzlaşma noktaları bulabilen bir inanma biçimidir. Bu özelliğinden ötürü bazı çevreler, özellikle sosyalist sol Aleviliği kökeni çok eskilere dayanan kültür formlarından biri olarak görür. Egemen İslam anlayışında rastlanmayan hatta İslam inancıyla çelişen ritüellerine bakarak başka bir din olduğu iddiasında bulunanlar da var. Aleviler, bir nevi inançsızlık iddiasında bulunan, İslam’la bağlarını koparan bu dışarıdan değerlendirmeleri pek sorun etmezler. Aksine onlarla aynı değerleri paylaşan müttefikler gibi ilişki geliştirirler. Buna karşın Sünni İslam’ın Aleviliği “din dışı” görmesine müthiş tepki verirler. Sanırım bunun nedeni İslam’ı temsil iddiası ve temsil edilecek alan üzerindeki hâkimiyet mücadelesi.
AİHM’in din dersi kararına hükümet bu kez daha sert yanıt verdi. AİHM’in zorunlu din dersi ve dersin içeriğine ilişkin 2007’de verdiği karar o tarihte bakan düzeyinde karşılanırken aynı içerikteki son karar bu kez başbakan düzeyinde ele alındı. AİHM’in 2007 kararının ardından, liberaller ve kimi naif solcular halka din dersinin seçmeli olma olasılığını pompalıyor, dönemin Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de reddetmeyen gevşek cümlelerle durumu idare ediyordu. Aradan yedi yıl geçti; zorunlusu bir yana, eğitim diye üç zorunlu seçmeli ders ve binlerce imam hatip okulu kaldı elimizde. Bu noktaya geldikten sonra din dersi seçmeli olsun talebi pek gülünç kaçar. Israr eden çıkarsa da artık geçiştirilmeyecek, şiddetle uyarılacak. Bundan dolayı Davutoğlu, birifing alma bahanesiyle Eğitim Bakanlığı binasına gitti ve kalesinin en önemli burcundan halkını tehdit etti.
27.09.2014
27.09.2014
 8  ...