Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 

Anasayfa

Türkiye’de ders kitapları hükümet tarafından öğrencilere gönderilen şarbonlu mektuptur. ABD’li matematik profesörü Theodore Kazinski’nin 80’li yıllarda adrese teslim gönderdiği şarbonlu mektupları gibi kitap poşetini açan öğrenciyi zehirler. Onun için kâğıt krizinin ders kitabı basımını riske atacağı haberlerine çok sevinmiştim. Kötü hazırlanmış, yalanla yanlışla doldurulmuş ders kitabının olması olmamasından daha iyidir.
Türkiye’de çıkacak zorunlu eğitim tartışması, Jean Jacques Rousseau’nun Emily kitabından bu yana süren entelektüel bir düzlemde sürmeyecek. Bu,ortak akıl, kültürel kaynaşma, evrensel ahlak, kamusallık, hayatı birlikte inşa etme karşıtı dincilerin çocuğu ev hapsine alma arzusuna devletin dahil olmasının yarattığı bir tartışma olacak.
21.09.2018
14.09.2018
ÜNAL ÖZMEN 09.09.2018 08:13 TWEET PAYLAŞ + Bir uçağının pilotaj hatası nedeniyle pistten çıkmasından tedirgin olan Pegasus patronu Ali Sabancı, olayın nedenini araştırmak ve pilotların eğitimi konusunda bilgisine başvurmak üzere öğretmen, tıp doktoru, ilahiyatçı, gazeteci ve ziraatçilerden bir heyet oluşturdu. Dün İstanbul’da düzenlenen konferansın alt çalışma gruplarından çıkacak görüş kitaplaştırılarak Ulaştırma Bakanlığı’na sunulacak. Bakanlık, konferanstan çıkacak görüş ve önerilerden yararlanarak havacılığın paradigmasını değiştirecek. Hayır, tabi ki bu bir kurgu; Ali Sabancı özel uzmanlık gerektiren havacılık konusunda uzmanına danışır. Ama Ali Sabancı, davet edildiği “2023’e Doğru Türk Eğitim Sistemi Konferansı”nda aşağıdaki konular hakkında Eğitim Bakanlığına görüşünü beyan etmede beis görmez!
Ziya Selçuk’un Atatürkçülere uzattığı bu zeytin dalını, Bekir Coşkun’un aksine islamcı yönetimin (Erdoğan’ın) bilgisi veya arzusu dahilinde gerçekleştiğini düşünmüyorum. Çünkü bana göre Ziya Selçuk’un hükümet içindeki konumu, koalisyon hükümetinin muhafazakar Atatürkçüleri temsil eden küçük ortağına denk geliyor. Eğitimde Atatürk ve Atatürkçülük laikliği çağrıştırır, Ziya Selçuk bağlamından koparmaya yeltenmezse, Erdoğan’ın tahammül sınırı Atatürkçülüğün bu anlamına dayanamaz../ Eğitimde biri kamucu diğeri piyasacı olmak üzere iki paradigma vardır. Piyasacı, dinci ve gelenekselcidir; kamucu, demokratik, laik ve bilimseldir. 15 Ekim’de açıklanacağı duyurulan eğitimdeki yeni paradigma hangisi olabilir? Mevcut paradigma dinci-piyasacı, diğer seçenek bilimsel, laik ve demokratik eğitim olduğuna göre iktidar değişmeden paradigmanın değişmesi sizce mümkün mü? Daha net bir soru; islamcı bir yönetim, eğitimi laikleştirir mi?
09.09.2018
09.09.2018
Bir bina, okul demekle okul olmuyor: Okul, her şeyden önce sosyal bir yaşam alanıdır. Öğrettiği bilgi ve beceriler günlük yaşamda kullanılır olmakla birlikte kazandırdığı davranışlar öğrencisinin yakın ve uzak çevresiyle sağlıklı ilişki kurmasını sağlarlar. Bunun için dersler, eğitim müfredatları ve öğretme yöntemleri sık sık güncellenir. Değişmeyen, tartışılamayan dini bilgilerin, peygamberden kalma yaşam tarzının aynı yöntemle (ezber) kabule zorlandığı imam hatip okulları evrensel “okul” tanımına uymaz. O nedenle imam hatipleri, öğrenciye yeni bilgiler kazandıran, onu toplumsal hayata hazırlayan okullardan biri sayamayız.
Eğitim herhangi bir mühendislik alanı değil; kişinin kendisiyle, ailesiyle, toplumla, doğayla ilişkilerini düzenleyen sosyal bir alan olarak herkesin bu konuda söz söyleme hakkı var. Kaldı ki eğitim üzerine konuşmak hak değil bir görevdir. Sadece eğitim değil tabii, herkesin ucu kendine dokunan her konuda sözü olmalı. Hem, teorik bilgi sindiriminde hazımsızlık çeken, Türkiye gibi her şeyi deneyerek öğrenen toplumlarda iş başına gelmiş insanları dinlemek öğrenme açısından oldukça önemli.
09.09.2018
09.09.2018
Toplum tedirgin ve artık her sınav sonunda katılımcının değil, sınavı yapanın başarısızlığı sorgulanıyor. Bunu sınavcı devletin hissetmesi, çocukları iki dudağının arasına sıkıştıran kişinin bilmesi gerekiyor. Boykot ya da başka bir tepki; öğrencilerimiz için bir şeyler yapabileceğimizi göstermeliyiz. Sadece sınavları değil, akılsızca hayata geçirilen her uygulamayı protesto etmeliyiz. Çocuklar okullarını ve derslerini kendileri seçmeli.
Kısa süre de olsa birlikte çalışmış, neoliberal eğitim eleştirilerimin ilham kaynaklarından biri olarak izlerken hakkında az buçuk bilgi sahibi olduğum Ziya Selçuk’un islamcı olmayıp, aksine seküler biri olduğunu söyleyebilirim. O, kelimenin tam anlamıyla neoliberal biri.
03.08.2018
13.07.2018
Bu sorunun yanıtını bulabilmek için muhalefetin meydanlarda halka nasıl bir eğitim vaadinde bulunduğuna bakmak gerek. HDP hariç Millet İttifak‘ını oluşturan partiler müfredat, ders kitabı, dini derslerin zorunlu olmaktan çıkartılması, eğitim kurumlarının demokratikleştirilmesi, imam hatipleşme, öğretmenin rolü gibi eğitimin niteliğini etkileyen sorun alanlarını tartışmaya açıp bu konuda iyileştirici politikalarını anlatmak yerine tekli eğitime geçiş, öğrencilere yemek, öğretmen ataması, öğretmen maaşı gibi eğitimin niceliksel problemlerini çözeceği iddiasıyla çıktı ortaya. Muhalefetin eğitim ekonomisiyle ilgili vaatleri doğal olarak halk tarafından iktidara alternatif bir eğitim programı gibi algılanmadı.
Cemaatlerin Erdoğan’a desteğini gazete ilanlarıyla duyurması Müslümanlar arasında derin tartışmalara yol açmadı. Bir kesim, onların bu açık ve resmi ilanını, sahip oldukları ayrıcalıkları kaybetme telaşına bağladı. Oysa konuyu asıl tartışması gereken, siyasal sorunların bedelinin siyasetçiye değil, ideolojisine fatura edildiğini (varsa) görebilen Müslümanlar olmalıydı.
06.07.2018
06.07.2018
Düşüncelerine yalanla, kaba kuvvetle gerçeklik sağlayan kişilerle tartışmaya kalkışmak Recep İvedik’le karşılaşmak gibi bir şey olur herhalde. O film serisini izleyenler bilir; Recep İvedik’le karşılaşıp da cümlesini tamamlayabilen olmamıştır. Dikkatle izlemişseniz Recep İvedik’i çileden çıkaranlar hep ondan uzak duranlar olmuştur. İnce, Erdoğan’la yapacağı tartışmada kimi ikna etmeyi düşünüyor bilmiyorum. Ama terbiye sınırını aşmadan bir cümle kuramayan gazete yazıcılarının, iktidarlarının yıkılacağı hissine kapıldıkça hırçınlaşan bürokratlarının, “Erdoğan, Ay’a otoban yapacağım dese inanırım” diyen seçmenlerinin entelektüel bir tartışmayı sindirebilecek zekâya sahip olmadığı kesin.
Yeni yalan türünde, eskiden farklı olarak zafiyetten kaynaklanan masumiyet yok. Yalancı artık olayın, olgunun görülen/bilinen kısmını örtme gereği duymuyor; gerçeğe erişim kolaylaştıkça yanıltma yoluna gitmeyip gerçeği doğrudan inkâra başvuruyor. Yalana maruz kalanlar da yalancıyla uyumlu bir şekilde değişti. Artık gerçeğin ne olduğu ile ilgilenmeyen, gerçek olma ihtimali bulunmayan olgulara bile inanmaya hazır bir kitle var karşımızda. Bu öyle bir kitle ki kanıtlarınızı baştan reddettiği için ikna çabanızı boşa çıkarıyor.
18.06.2018
10.06.2018
Muharrem İnce, Kürtçenin okullarda öğretilebileceğini, parti liderliği belki ama cumhurbaşkanlığı hayalinde bile yokken partisinin grup başkan vekili olarak dile getirmişti. Konuyu bugün gündeme getirmemin iki nedeni var: Biri, FOX Ankara Haber Müdürü Tülay Öçten’in “Kürtlerin anadilinde eğitim talebi var” sorusuna “benim bir fikrim var bu konuda ama konuyu eğitimciler tartışmalı” yanıtı üzerine, Doğan Şentürk’ün yanıtsız kalan “siz aynı zamanda bir öğretmensiniz, sizin görüşünüz nedir” sorusuna Öğretmen Muharrem İnce’den sekiz yıl önce aldığım yanıtı sizinle paylaşmak.
Eğitim modeli, otomobil modeli gibi bir şey değil! Otomobilin farıyla, kıyafetin düğme sayısıyla oynayarak yeni bir otomobil, yeni bir kıyafet modeli yaratabilirsiniz. Fakat bu tipik değişiklikler bile matematik, geometri ve hatta doğa bilimlerinden yararlanılarak tasarlanıyorken eğitimin orasıyla burasıyla oynayarak yeni bir eğitim modeli icat etmeye kalkışmak komiklik olur.
10.06.2018
18.05.2018
En politik meslek hangisidir sorusunun yanıtı tereddütsüz öğretmenliktir. Öğretmen politik olmasa da mesleğin kendisi politik; çünkü bu meslek soruya yanıt arıyor. Öğretmenlik politik bir meslek olmasına rağmen öğretmeni siyasetin kurucu kadroları arasında pek göremeyiz. Emekli olmadan siyaset yapması yasak bu yoksul mesleği, öğretmenlerin, serbest meslek erbabı siyaset cambazlarının işçileri olarak kalmalarını sağlıyor.
Doktordan biri, servisine gelen hastaya önce sosyal güvenlikle ilgili durumunu, diğeri cinsiyetini, üçüncüsü ödeme gücüne ve cinsiyetine bakmaksızın şikâyetini soruyor. Doktorunuzun bunlardan hangisi olmasını istersiniz?
18.05.2018
18.05.2018
Yasaklardan yana değilim ama elimden gelse ahlâk, dürüstlük, ilke, saygı, sevgi, vicdan gibi kavramların islamcılar tarafından kullanılmasını yasaklarım! Niye derseniz buna Google sayfaları bile yetmez. Detaya gerek yok, gerekçeme bir iki örnek yazarım: Evlilik yüzüğü ile siyasete atılıp milyar dolarlık kişisel servete, makamına ait uçak filosuna sahip devlet yöneticisi olmanın; din alimi olup rüşvetle yargılanan islamcı hükümet üyelerini “yolsuzluk başka, rüşvet başka” diye savunmanın; bakan olup “bir kerelik” tecavüzü karalamak için yeterli bulmamanın; “bu milletin anasını s…..ğim” dedikten sonra o milletin ülkesinin en ayrıcalıklı, en zengin kişisi olma konumunda kalmanın ahlâki açıklaması olamaz.
Eğer muhalefet insanların arayışına, “ben çocuğumu okula gönderdim, okul çocuğumu Kuran kursuna gönderdi” diyen türbanlı annenin sorusuna anlamlı yanıt verebilirse, Erdoğan’ı, eğitim ayı olan Haziran’ı seçim ayı olarak belirlediğine pişman edebilir.
27.04.2018
20.04.2018
Çalıştayda, deizme kayışın nedeni olarak ileri sürülen gerekçelere bakınca din eğitiminin bilimsel amaçlara hizmet ettiği hissine kapılıyor insan! “Dini bilgilerdeki tutarsızlıklar”, “din öğretmeninin öğrencisine uygun rol model olamaması”, öğrencinin “neden Tanrı’nın yeryüzünde kötülüklere müdahale etmediği ve sessiz kaldığı” sorusuna anlamlı yanıt verilememesi, ”din adamlarının birbiri ile çelişen açıklamaları”, “dini görüşlerin bilimin açıklaması karşısında yetersiz kalması” ve özellikle “eşcinselliğin sapkınlık olarak değil cinsel bir tercih olarak nitelendirilmesi”… Bütün bunlar, laik eğitimin eleştirel düşünen öğrencisinin peşine düştüğü sorun alanlarıdır. Buna rağmen ben bumerang etkisi yapıyor diye imam hatipleşmeyi onaylamıyorum. Çünkü bilimsel eğitim çelişkiyi yönetmez, onu ortadan kaldırır. Ayrıca dindar ama vicdanlı, dindar ama adil, dindar ama ahlaklı, dindar ama karşısındakine saygılı birini lümpen bir deiste tercih ederim.
Yazılı sınavlar, sınava katılanlara eşit uygulanarak fırsat eşitsizliğine meşruiyet sağlardı; sözlü sınav denilen mülakat, mülakatı yapanın sınava katılanlar arasından kendine göre kimin eşit olacağına karar verdiği sistemin adıdır. Devletin bu yönteme tevessül etmesi, elediği adaya açıkça seni yurttaş olarak tanımıyorum demesidir.
13.04.2018
13.04.2018
12 Haziran 2011 genel, 30 Mart 2014 yerel, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın elinde tablet vardı. 15 Haziran 2015’te tabletin yerini Kuran aldı. Öyle görünüyor ki iktidarın seçmenine vaadini sembolize eden bu iki ikna aracı hükmünü yitirdi ve önümüzdeki seçimlerde ‘artık sizin için yapabileceğim bir şey yok’un sembolü silah kullanılacak. Seçim meydanlarında kalabalıklar üzerinde uçurulan yerli ve milli SİHA’lar görürseniz şaşırmayın.
İngiltere’nin 2017 eğitim ihracatı, Türkiye’nin 2017 toplam ihracat hedefi olan 157 milyar doların biraz altında kaldı. İngilizler geçen yıl eğitimden 122 milyar dolar kazanmış! İngilizler, eğitimi Almanlara, Amerikalılara, Fransızlara, Japonlara, Finlilere, Norveçlilere satmıyor. Onların müşterisi, genellikle iç talebi karşılayamayan gelişmekte olan ülkeler. Haliyle İngilizlerin en önemli müşterilerinden biri de biziz! Üretemediğimiz malı, dışarıdan temin ettiğimiz gibi eğitimi üretici ülkelerden satın alıyoruz. Türkiye’de eğitim dibe vurdukça eğitim ihracatçısı (alınan malın -eğitimin- alıcıyla birlikte alındığı yerde kalmasına ihracat demek ne kadar doğru olur bilmem ki!) ülkeler, özellikle İngilizler ve Amerikalılar kazanıyor.
30.03.2018
23.03.2018
Öğretmenlik, oldukça ciddi bir saldırı altında; iktidarın amacı kamu görevi yapan bir meslek grubunun işini hakkıyla yapıp yapmadığını test etmek değil, bütün öğretmenleri piyasadan uyarlanmış ölçütlere uydurmak, her birini aynı standarda getirmek. Biri diğerine benzeyen (standart) öğretmenin elinden çıkan çocuklar da haliyle standart yurttaşlar olacak. Standardı tutturmak için yapay katkı maddeleri gıda ürünlerini ne hale getirdiyse, aynısı insanların başına gelecek. Kaldı ki standardı belirleyen siz olmuyorsunuz, hepimiz bir veya birkaç egemenin beğenisine göre şekillendirilmiş olacağız. Bunu kimse istemez, istememeli.
Ailenin bütün çabası, cenazenin dini tören yapılmadan gömülmesini engellemek, ölülerine karşı dini görevlerini yerine getirmek. Fakat devlet ve tüm resmi dini otorite, birlik olup onların bu son arzusunu engellemeye çalışıyor. Belediyeler, mezar kazmak için istenen kutsal iş makinelerini vermiyor. Kaymakam, ailenin bulduğu özel bir iş makinesinin sahibini bize neden haber vermedin diye sorguya çekiyor. İmamlar, Diyanet İşleri Başkanlığının talimatına uyarak cenaze töreninin hiçbir aşamasına dahil olmuyor. Gökhan Hoca eşi, iki çocuğu, annesi, babası ve birkaç köylünün katılımıyla köyünün mezarlığına defnediliyor. 15. yılını geride bırakan İslamcı iktidar, gündeminin birinci maddesinin (altı bakandan oluşan komisyon bu soruna sözde çare arıyor) taciz ve tecavüz olmasına da bakarak haklı olarak soruyoruz kötülük mü dinde, din mi kötülerin elinde?
09.03.2018
02.03.2018
Platon’un öğrencisi, Antik Yunan filozofu Ksenokrates, bilgeliği kadar dürüstlüğü ile de ün salmış biridir. Öyle ki yeminsiz tanıklığın kabul edilmediği Atina’da yemin etmesi istenmeyen tek kişidir. Bir gün öğrencileri, Filozofu baştan çıkaracağını düşündükleri Phryne adında bir kadını ayartarak Filozofun ahlakını sınamak ister. Kadın, saldırganlardan kaçıyormuş gibi yaparak can havliyle Ksenokrates’in kulübesine dalar. Bir seferinde...
Öğretilmesi amaçlanan dua dışındaki kuralların tümü temizlikle, sağlıkla, birlikte yemek yediğin kişiye saygılı ve ince davranmakla yani görgüyle ilgili. Yemekte dua ise kural değil, arzu edenin yerine getireceği dini bir ritüeldir. Dua etmeden yemeğe başlayan karşısındakine karşı görgüsüz davranmış olmaz. Fakat birini, hele beş-altı yaşındaki çocuğu dua etmeye zorlamak görgüsüzlüktür. MEB farkında mı bilmem, görgü kurallarını öğreteyim derken kendisi görgüsüzlük yapmış oluyor!
02.03.2018
16.02.2018
Erdoğan, partisine oy vermeyenleri bütün kamusal alanlardan dışlayacağını dillendirerek, ürkütücü bir sürece girdiğimizin işaretlerini veriyor. Toplumu bölen, ayran; ayrıştırdığı toplumun bir kesiminin haklarına el koyacağını açıkça beyan eden bu sözlere hiçbir tepki verilmemiş/verilememiş olması ise ayrıca ürkütücü. Sizi bilmem ama ben bu konuşmaları dinleyince kendimi, egemenlik alanını ihlal ettiğim derebeyin arazisinde dolaşan biri gibi hissettim. Lokantaların bile her müşterisinin girdiği mekâna ait hissetmesine özen gösterdiği bir dönemde kocaman ülkeyi kendi özel alanın olarak görmek nasıl bir ruh halidir anlamak mümkün değil! Burası Tayyip’in yeri mi ki!
Teşhisi reddeden, tedaviye direnen hastaya ne halin varsa gör diyemeyiz. Hele kapıyı, pencereyi kapatıp havasız bıraktığı mekanda sizi de alıkoyduysa içeride, sonucu dram olan bu hastalıktan etkilenmeniz kaçınılmazdır. Ne diyor TTB heyeti “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” çünkü “Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir.”
09.02.2018
04.02.2018
Salah ile gönderilen füzeden, aynı kitaptan ayetle korunmaya çalışan “din kardeşleri” arasındaki çatışmayı durduramamış ne din ne de dinci çözümün adresi olamaz. Çünkü olup biteni anlama kapasitesi yok, çünkü her biri ayrı çıkar hesabı içindeki savaş aktörlerinin kullandığı araçlardan biri din! Bu akıl, kendisinin terörist saydığı YPG’yi alıp, yerine Suriye yönetiminin ülkesinin istikrarını bozan terörist saydığı ÖSO’yu koymaya çalışıyor. Ki Suriye’ye istikrar gelsin!
Hastaneyi, Sosyal Hizmet Kurumunu, valiyi, doktorları, savcıyı, polisi, sosyal hizmet uzmanlarını alt alta topladığınızda toplam çizgisinin altına “devlet” yazmanız gerek. Tecavüze uğrayıp hamile kalıp Kanuni Sultan Süleyman Hastanesine başvurmak zorunda kalan 115 çocukla, sadece son bir yılda tarikat yurtlarında çocuklara tecavüz edenlerin toplamı ise “halk” eder. 2003 doğumlu çocukların tecavüz edildiğinin gizlenmesi ise devletin halkını korumasıdır! Bu olayın başka izahı yok; vicdanını yitirmiş bir devlet ve halkla karşı karşıyayız.
26.01.2018
19.01.2018
Eğitim Bakanlığı, 980 Anadolu Meslek ve Teknik Lisesi’ndeki tamamı teknolojiyle ilgili teknik program tür ve alanlarının 2018-2019 eğitim yılı itibariyle kapatılmasına karar verdi. Kapatma gerekçesi öğrenci sayısının azlığı, öğrenci sayısının azalmasıyla eğitim maliyetinin yükselmesi… Bir ay önce imzadan çıkan kapatma kararının altındaki imza ise “öğrencilerin yüzde 42’si mesleki eğitimi tercih ediyor” diyen Genel Müdüre ait!
“Şartsız, yaş kriteri olmadan, eleme anlamı taşıyacak hiçbir düzenleme olmadan kadroya geçecekler” diye yapılan Taşerondan Kadroya Geçiş Sınavının, tarihin en büyük kitlesel adaletsizliğini gizlemek amacıyla yapıldığını anlıyoruz. Sınavın karmaşıklığı kadar gündemde tutulması haksızlığa, adaletsizliğe, ayrımcılığa uğrayanlarda bir milyon kişinin adil bir seçimin sonunda güvenceli bir işe başladığı algısını pekiştirecek. Bu denli büyük bir adaletsizliği adil bir işlemle(!) meşrulaştırmak ancak Şeytan’ın fikri olabilirdi!
12.01.2018
05.01.2018
Şahıs, AKP Grup Başkanvekili ile Eğitim Bakanlığı müsteşarının “sapkın” bulduğu paylaşımının azmettiricisi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ile Nihat Hatipoğlu’nu işaret ediyor. Öğretmeniniz “Diyanete ya da Nihat Hatipoğlu’na sorun” diyor biz de soruyoruz: Eşofman Allah’ın sınırları dışında giyinmek midir?
İslamcılar düşünceyi, düşünen organı keserek cezalandırırlardı. Düşünceye yasaklı mahalde korna çalmak gibi trafik suçu muamelesi yapılması islamcıların neoliberallerden öğrendiği bir cezalandırma yöntemi. Sonradan öğrenilmiş bu yöntem, Suudi Krallığı’nın, prenslerin 800 milyar dolarlık varlığına el koymasında olduğu gibi İslam hukukuyla uygulanınca daha katmerli oluyor. Bizim İslamcıların makbuz kesmedikleri mali cezaların bedeli, ekonominin büyüklüğüne, mağdur edilenlerin sayısına bakılırsa Suudilerinkinden insaflı sayılmaz: İşletmelere ve banka hesaplarına sorgusuz sualsiz el koyma, işten atma, işinden gücünden ettiğine başka kurumlarda çalışma/çalıştırma yasağı, sosyal güvenlik sisteminin dışına çıkarma sürü lideri maymunun sürü dışına attığı rakiplerine reva görmediği kadar ağır yaptırımlardır.
29.12.2017
22.12.2017
Yahudi kökenli Nobel almış 104 bilim insanının kaçı Musevi idi bilmiyorum; ama Einstein’ın ateist olduğunu biliyoruz. Yazarın listelediği dünyayı değiştiren Yahudi asıllı bilim insanlarından “psikanalizin babası” dediği Sigmund Freud’la “fikir babası” saydığı Karl Marx Tanrı’yı tahtından etti! Tanrı’nın bu dünyaya getirmek için tasarladığı nice insanın, sayfası açılmadan Amel Defterini dürmek için doğum kontrol hapını geliştiren Gregory Pincus mu Museviydi! Yazar, sözü “biz de dinimize (İslama) dönersek aynı başarıyı yakalayabiliriz”e getirmek için Tevrat’ın Yahudileri motive ettiğini söylüyor. Fakat verdiği isimlerin ve buluşlarının Tevrat’la bir ilişkisi olmadığı gibi tümü Tanrı’nın ölümünde suç ortağıdır! Bir kitap (Tevrat) yazarını inkâr edenlere nasıl ilham kaynağı olabilir ki!
Anomi, yakalanması kolay, tedavisi zor bir hastalık; öyle ilaçla falan tedavisi mümkün değil. Hastalığın biyolojik hastalıklardan farkı, tek tek bireyleri öldürmeyip belli bir yaygınlığa ulaştıktan sonra toplumu öldürmesi. İyi tarafı ölümün, ölümün acısızını dileyenlerin dileğinin gerçekleşmesi gibi gelmesi; tıpkı donarak ölmek gibi… Cesediniz bulunduğunda gülümsüyor oluyorsunuz. Yanarak, boğularak gelen ölümün çırpınışı görülmüyor anominin ölümünde.
15.12.2017
10.12.2017
İnsanlar, ahlaki buldukları davranışı aşkın bir nedene bağlarken ahlaksızlığı kişisel kusur gibi görme eğilimi içindedir. Kimi zaman nezaket icabı, kimi zaman baskın ahlakın baskısına maruz kalma korkusundan ahlaksızlığın kökenine dair eleştiri getiremeyiz. Oysa toplum olarak ahlakımızı şekillendiren değerleri gözden geçirmeliyiz. Çünkü insanlığın yalan söyleme, emanete hıyanet, hile, güveni kötüye kullanma, başkasının hakkını gasp etme, ikiyüzlü davranma gibi zamana ve mekâna bakmaksızın her daim ahlaksızlık saydığı davranışlar olağanlaşmaktadır. Adalet ve eşitlik arayışımızda rehber tayin ettiğimiz devleti yöneten politikacıların insanlığın bu en eski ahlaki tutumlarına aykırı eylemlerine blok halinde meşruiyet arayanların İslamcılar olması, öncelikle din ahlak ilişkisini yeniden ele almamızı zorunlu kılmaktadır.
“Şart”la “ilke” anlamdaş olmak biryana, bu ikisi birbirinin zıttı kavramlardır. Dinlerde şart, uyulması, yerine getirilmesi zorunlu temel görevdir; ilke ise birtakım yöntemlerle elde edilmiş aklın onayladığı verilere dayanan, yer ve zamana göre değişebilen kurallardır. İslamın şartı ülkeden ülkeye, kişiden kişiye değişmez. İlke ise nesnel koşullara göre değiştirilebilir. Kaldı ki burada konu edilen modernizmin sistematikleştirdiği ilkeler, bireyin ve toplumun demokratik gelişimini engelleyen uyulması zorunlu “şart”ları sınırlandırmak için geliştirilmiş kurallardır. Ayrıca maddi menfaat vadeden kurallar ilke, kişisel çıkar karşılığı yerine getirilen koşullu davranışlar ilkeli davranışlar değildir.
01.12.2017
24.11.2017
Mesleki, hukuki, siyasi gibi çeşit çeşit ilke vardır. Fakat insani ilke bütün bunların üzerindedir. Bilimin süzgecinden geçmiş insani ilkelere sahip olmadan bu alt ilkelere uygun davranış geliştirmek mümkün olmaz. Yani iyi bir insan olmadan iyi bir yargıç, siyasetçi, öğretmen, doktor olunamaz. Ama din adamı olabilmek için herhangi bir ilkeye bağlılık gerekmez; çünkü dini davranışlar, dayanakları “bilimsel yöntem”, “nesnel gerçeklik” olan ilkeleri reddeder. Sanırım İslamcılarda gördüğümüz tutarsızlığın nedeni bu; ilkesiz olmaları…
AKP hükümetlerinin 14 yıldır değiştirmekten usanmadığı müfredatlar, ders kitapları, sınav yöntemi, ders çizelgeleri, okul türleri vb. gibi eğitim sisteminin içerik unsurları, eğitimin varlıklı sınıflara hizmet ettiği gerçeğini değiştirmedi. İktidar tarafından gündeme getirilen, yasallaşan eğitime dair tüm düzenlemelerin mağduru yoksullar, kazananı, karlı çıkanı hep zenginler oldu. AKP’nin yoksulluk ve din edebiyatı yaparak hayata geçirdiği her eğitim kararı, her biri bir ticarethane olan özel okul ve bu okullara devam eden öğrenci sayısının artmasına kamu okullarından kaçışın hızlanmasına yol açtı.
17.11.2017
17.11.2017
Öğretmen yeterliğini test edecek performans kriterlerini kim belirliyor? Tabii ki eğitim sistemi dediğimiz şeye etki eden bürokrat ve politikacılar; halkın yüzde 55’inin güvenilmez bulduğu çoğu din adamı olan sistemin üstüne çökmüş bir avuç düşünce yoksunu!
Toplum, dinle modern eğitimin birlikte düşünülemeyeceğine kanaat getirdi. İslamcılar dini eğitimin başarısızlığı altında eziliyorlar. Eğitim üzerine ne söyleseler boş, bundan ötürü somut beklenti icindeki halkı seçimlere kadar idare edecekleri sanal başarı hikâyeleri üretme telaşındalar. Başarısız okulları başarılı gösterecek sınav arayışı bundan...
03.11.2017
31.10.2017
200 ve üzeri puan alan adayın, sonraki yıl girdiği sınavda daha düşük puan alması durumunda kredi olarak ilk sınavın sonucu ile kayıt yaptırabilmesinin, her yıl müfredat değiştiren bu ülkede ciddi adaletsizliğe yol açacağını hemen söyleyebiliriz.
20.10.2017
16.10.2017
öğretmenlik, mevzuatla değil Durkheim’in dediği gibi laik, rasyonel ve ahlaki ilkelerle yapılan bir meslektir. İlkeler dediğimiz şey ise öyle siyasetçinin hisleriyle, histerisiyle belirlediği kurallar değildir; normları bilime dayanır ve bilim yanlışlamadığı sürece siyasetçinin hisleri okunarak, histerisine kapılarak değişmez.
Mahkeme süreci devam eden, neden ve sonuçları hakkında toplumun ortak kanıya sahip olmadığı, siyasi müsebbibinin (siyasi ayağının) kimler olduğu ortaya çıkartılmamış, dolayısıyla henüz tarih olmamış 15 Temmuz, yakın tarihin siyasi olaylarından biri olarak ders konuları arasına alınamaz; ne belli gün ve hafta ne de bayram olarak kutlanamaz.
07.10.2017
29.09.2017
Medrese, talebesini yazılı sınavla değerlendirmez, hocası talebesinin sadakatini imtihanla ölçer sonra icazet verirdi! Erdoğan, medrese sistemini günümüze uyarlayarak parti organına dönüştürdüğü eğitim kurumları eliyle öğrenci ve velisinin icazet almak için partisine müracaat etmelerini sağlamak istiyor. Onun okullar için düşündüğü seçme sistemi, mülakatla icazet verme olarak uzun süredir kamu personeli alımında kullanılıyor.
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının beceremediği işi yurttaşlar yapıyor: TTKB tarafından incelenip bakan onayından çıkmış müfredatlarla ders kitaplarının pedagojik olmayan yönleri, laik ve bilimsel eğitime aykırı unsurları halk tarafından belirleniyor. Yazar hatasından sorumlu değil, inceleyen yazarın hatasını göremeyecek kadar kör, onay veren makam keza ikisinden beter… Yayıncısı, bürokratı, politikacısı birlik olmuş mali bedeli 447 milyon olan ayıplı malların faturasını, malın ayıbını ortaya çıkarana ödettiriyorlar! O halde sormak gerek, Talim Terbiye, Eğitim Bakanlığı niye var?
22.09.2017
15.09.2017
Ders kitaplarındaki kötü bilginin alınıp özümsenmesinde kullanılacak 300 çeşit araç-gerecin seçimi dikkat ister! Ya çocuklara verilen bilgilerin içindeki niteliksiz, kötü, tehlikeli unsurlar? Bunu almam diyor musunuz, deme şansınız var mı? Belki de bilgi kanser yapmadığı için umursamıyoruz! Niteliksiz bilgi kanser yapmaz ama insanı salaklaştırır! Bu üniversitelerin işi değil...
Modern eğitimin, bildiğini sandığı şeyin yanlış olabileceğini söyleyerek öğrenenden fikrini değiştirmesini istemesi İslamcıların kabullenip uyum sağlayacağını şey değil. Bu yönüyle eğitim, siyaset gibi çoğunluk iradesiyle de denetim altına alınamıyor. Okulların imam hatiplere dönüştürülmesi, müfredat değişikliği, bilim ve laiklik karşıtı antidemokratik yönetimsel kararlar eğitimin dinselleştirilmesinden öte anlam içeriyor. 2012’den sonraki her eğitimsel karar bu kamusal alanın işgaline yönelik yeni bir girişimdir. 2002’den bu yana yapılan her seçim, İslamcıların siyaset alanını daha güçlü bir şekilde kontrol etmesine yarayacak bir şekilde sonuçlandı. Evet, AKP seçim sonuçlarından aldığı güçle siyaset alanını kontrol edebiliyor. Fakat çoğunluk olmanın doğrudan etkileyemediği sosyal alanlarla, düşünceyi etkileyen bilimsel faaliyet alanlarını kontrol edemiyor. Bu nedenle İslamcılar, denetim altına alamadıkları eğitim kurumlarını değişime direnen ideolojileriyle işgal ediyorlar.
15.09.2017
07.09.2017
 5  ...