Memur-Sen’in “Kılık-Kıyafet Serbestliği” adı altında başlattığı eylemde(!) birazcık itaatsizlik, az biraz özgürlük arayışı olduğunu sezsem, yirmi beş yıl boynumu sıkan kravattan intikamımı almak için aralarına katılır destek verirdim. Ama onların derdi özgünlük değil; dertleri, ulus devletin memurunu ulemadan ayırmak üzere terziye diktirdiği modern kıyafet yerine çatallı iğne ile tutuşturulan ulema tipi giyime dönmek. |
29.03.2013 |
29.03.2013 |
Milli Eğitim Bakanlığı ders kitaplarını inceleteceği 4 bin öğretmeni beş ilde beş saatlik kurstan geçirdi. Bu dört bin kişi, ders kitabı incelemek isteyen 26 bin başvurunun arasından seçildi. İngiliz turiste yemek servisi açacak garsona üç yıl turizm meslek lisesinde, asgari iki yıl da turizm meslek yüksek okulunda olmak üzere 5 yılda öğretilecek bilginin doğruluğu, sunuş yöntemi, dili, tasarımı, öğrenci düzeyine uygunluğu, görselliği 5 saatlik kursa teslim! |
29.03.2013 |
Kürt Sorunu denen şeyin aslında bir anadilinde eğitim sorunu olduğu, egemen ulus devlet sınırları içindeki etnik kimliklerin anadilinde eğitim talebinin ise aynı zamanda coğrafi bir kavram olarak kullanıldığı konusunda sanırım mutabıkız. Mutabıkız derken anadilinde eğitimi bir insan hakkı olarak isteyen, savunan ve destekleyenleri kastetmiyorum yalnızca; milliyetçi MHP’nin, ulusalcı CHP’nin, İslamcı AKP’nin “bölücü” bir siyasi talep olarak değerlendirip reddetmelerinin de anadilinde eğitimin sınır çizen rolünü kabullenme olarak değerlendiriyorum. Bu konuda mutabakat sağlanamayan konu çözüm; bölünür müyüz, bölünürsek ne olur? |
15.03.2013 |
15.02.2013 |
11.01.2013 |
04.01.2013 |
ODTÜ, bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu aydın cesaretinin ölmediğini; aydının, cesaretini harekete geçirerek entelektüele dönüşebileceğini gösterdi. |
28.12.2012 |
11.12.2012 |
10.12.2012 |
İşçi Partili, İngiliz Eğitim Bakanı Charles Clark “Ortaçağdan kalma, gerçeğin peşinden koşan bir bilim topluluğunu desteklemek” gibi bir niyetlerinin olmadığını söylemiş 2002’de eğitimin anlamı üzerine yaptığı bir konuşmada. Türkiye’de dindar bir bakan “Ticari değeri olmayan bilginin anlamı kalmadı artık” diyor. Peki, bu büyük ittifak karşısında ticari hiçbir değeri bulunmayan ve bize savaş karşıtlığı düşüncesini veren “bilgi”yi kim aktaracak, koruyacak, geliştirecek, savunacak… (BirGün PAZAR (25.11.2012) |
25.11.2012 |
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya'yı izliyorsanız siz de fark etmiş olmalısınız; Çetinsaya, başkan olarak, varsa bile YÖK konusundaki fikirlerin bir türlü açık etmiyor. Her itirazı makul, her soruyu değerlendirilebilir buluyor |
20.11.2012 |
Fethullah Gülen ve önderi olduğu örgütlenme, bugüne dek genellikle dini terminolojiye başvurularak anlamaya, açıklanılmaya çalışıldı. Oysa bu örgütlenme, cemaat yapılanması gibi ortaya çıkmış olsa da başından beri ekonomik ve aynı zamanda politikti; çünkü... |
11.11.2012 |
Anımsayan olacaktır AKP, kamu kurumlarındaki kadrolaşması sırasında ilk ve en büyük operasyonunu Talim ve Terbiye Kurulunda gerçekleştirmiş, 2003 yılında 167 kişiyi uyduruk bir soruşturmaya dayanarak sürgüne göndermişti. |
06.11.2012 |
30.10.2012 |
Nobel ödülü, verilmeye başlandığı 1901’den 2011 yılına kadar 23 kurum ve 853 kişiye verilmiş: ABD, 334, İngiltere 117, Almanya 102 Nobel ödülüyle açık ara önde. Fransa 65, SSCB dönemi dahil Rusya 37, İsveç 30, İsviçre 26 ödülle bu üç ülkeyi takip ediyor. Wikipedia, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Müslüman ülkelerin aldığı toplam Nobel ödülü sayısını 12 olarak gösteriyor. |
16.10.2012 |
Okullar eylem alanı olmalı, ama böyle değil. Okullar, eylem sözcüğüne bizim anladığımız biçimde anlamını veren mekânlardır. Okul, öğrencisiyle, öğretmeniyle, memuruyla katıksız küçük bir modeli olduğu toplumun sorunlarını fark eden ve ona ilk tepkiyi veren kurumlardır. Her eylemci, ilk eylemine mutlaka önce okulda başlamıştır. Biz, kaloriferlerin zamanında yanmamasını, kurtlanmış mercimekten çorba yapılmasını, kokmuş Et Balık Kurumu etlerinin yemeğe katılmasını boykot ederken öğrenmiştik eylem yapmayı ve bunun bir düzen sorunu olduğunu. |
16.10.2012 |
Avrupa Birliği ilerleme raporları, üyelik başvurusunda bulunan Türkiye’nin Avrupa standartlarına uyan uymayan yönlerini ortaya koyuyor. Üye olmak istiyorsan şunları bunları yapmalısın diyor, bunun için yüklüce miktarda para da veriyor; elbette o da kriterlerin ne ölçüde gerçekleştiğini sorgulayacak. Türkiye AB ilişkileri, taraf da olsak karşı da çıksak sonuçta yaşadığımız ülkenin tanzimine yönelik politikaları nedeniyle hepimizi ilgilendiriyor. |
16.10.2012 |
12 Eylül 2012 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ders kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’ne göre daha önce ders kitabı yazmamış olanlar ders kitabı yazamayacak. Yönetmeliğin 4. Maddesinin “ü” bendinde ders kitabı yazarı aynan şöyle tanımlanıyor “Yazar: Taslak ders kitabı alanı ile ilgili daha önce yayımlanmış ders kitabı olan kişi”! Yemin ediyorum aynen böyle. Yönetmelik, açıkça bundan sonra ders kitabı yazacak olanlara yasak getiriyor. |
25.09.2012 |
Ankara’da devlet merkezine çok yakın bir okulun önünden geçiyorum, sabahın körü… Müdür, elinde mikrofon öğrencilerine sesleniyor; yüzü öğrencilere dönük olduğu için öyle sanıyorum fakat müdür aslında sesini öğrencilerin ardına sıralanmış velilere duyurmaya çalışıyor.
“Biri gitmiş beni milli eğitim müdürüne şikâyet etmiş; kayıt parası almışım diye… Sizin haberiniz var mı, geçen yıl devletten bu okula bir kuruş ödenek gelmediğinden? Peki, nasıl dönecek bütün bu işler; elektrik, su, bakım-onarım, temizlik, hizmetli giderleri… Söyler misiniz, bunları nereden karşılayacağım?”
Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, görüntüyü engellesin diye siyah film çekili, dışarıdan gelecek seslere karşı yalıtımlı aracıyla giderken duymamış olabilir diye müdüre aracılık etmek istedim. |
25.09.2012 |
12 Eylül Çarşamba günü Resmi Gazeteyi açanlar Eğitim Bakanlığının kendi kendine darbe yaptığını, darbe geleneğinin ölmediğini gördüler. Eğitim Bakanlığı o gün Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Yönetmeliği ile Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’ni bir darbede değiştirdi. Oysa bu iki yönetmeliğin ilki 2003’te ikincisi 2009’da Hüseyin Çelik tarafından öncekiler yürürlükten kaldırılarak tümüyle değiştirilmiş, daha sonra da defalarca üstünden geçilmişti! |
18.09.2012 |
Sıradan birine ‘Çocuklar okula niçin gider, okullar niçin vardır?’ diye sorsanız, alacağınız yanıt büyük orandan ‘Bilgi öğrenmeye’ olur. Değişen okula kayıt yaşının problem olması da devam etmekte olduğu okulun çocuğun elinden alınması da “Bilgi”nin hangi yaşta nere edinileceği ile ilgili değil mi? Öyleyse dikkatimizi biraz da okulun bilgi kaynaklarına yöneltelim. |
11.09.2012 |
Kürşat Bumin, haftada beşten üçe düşürülen yazısının ikisini geçen hafta 4+4+4'e ayırmıştı. Bumin, 3 Eylül'deki birinci yazısında, haftada iki saatlik dersle Kuran Hıfzı dersinin öğrencilere kavratılamayacağını bildirip Hükümete şöyle bir öneride bulunuyordu: |
11.09.2012 |
4+4+4’ü sınıfları kalabalıklaştıracak, öğretmen açığına/fazlalığına neden olacak, derslik sayısı yetersiz kalacak, müfredatı yetişmeyecek gibi yanıtı “hallederiz” olan sorunlar çerçevesinde tartışırsanız projenin asıl amacını göz ardı etmiş olursunuz. Bu, hem dindar gençlik yetiştireceğim diyen Recep Erdoğan'a hem de eşit, bilimsel, demokratik eğitim mücadelesi verenlere haksızlık olur. |
11.09.2012 |
4+4+4'ün öğretim programları ile kitapları TÜBİTAK’ta hazırlanıyor. Sonra Talim Terbiye Kuruluna gönderilip usulen imza altına alınıyor. Bakanlık yaptığı işe bilimsellik katsın diye bu yolu tercih etmiş olabilir fakat doğru bir yol değil bu. İlk ve ortaöğretime ait öğretim programlarını ve ders kitaplarını herhangi bir alanda uzmanlaşmış bilim insanları hazırlamaz; bilimsel bilgiyi esas alan pedagoglar hazırlar. |
04.09.2012 |
4+4+4'ün öğretim programları ile kitapları TÜBİTAK’ta hazırlanıyor. Sonra Talim Terbiye Kuruluna gönderilip usulen imza altına alınıyor. Bakanlık yaptığı işe bilimsellik katsın diye bu yolu tercih etmiş olabilir fakat doğru bir yol değil bu. İlk ve ortaöğretime ait öğretim programlarını ve ders kitaplarını herhangi bir alanda uzmanlaşmış bilim insanları hazırlamaz; bilimsel bilgiyi esas alan pedagoglar hazırlar. |
04.09.2012 |
Milli Eğitim Bakanının Talim ve Terbiye Kuruluna bağlı Öğretim Materyalleri Geliştirme Merkezinde görevlendirdiği 48 kişinin yarısı, geçtiğimiz Haziran’a kadar zaten orada görevliydiler. Ömer Dinçer bir sabah kalktı bir genelge yayımlayarak görevlendirme yoluyla çalışanların asıl kurumlarına dönmesi gerektiğini söyledi ve karar uygulandı. Aradan iki ay geçtikten sonra ne oldu da geri adım atıldı? Bakanın bu soruya vereceği en makul yanıt 'ihtiyaç hasıl oldu' olabilir. O zaman sorarız, 'sen nasıl Bakansın ki iki ay sonrasını göremiyorsun?' Şaşkınlık işte... |
04.09.2012 |
Okula erken başlatılmalarının Başbakanın çocukları üzerindeki etkisini ne yazık ki test edemiyoruz. Milli Savunma Bakanı İsmet Özel, Kamer Genç'in "Başbakanın oğlu hangi hastalıktan rapor aldı?" sorusunu özel hayatın gizliliğine sığınılarak yanıtlamaktan kaçınılmasaydı belki bu konuda bir ipucu elde edebilirdik. Burak Erdoğan'ın görünürde fiziksel bir kusuru bulunmadığına göre raporu psikolojik olabilir(mi?). Eğer öyleyse, (ihtiyat payını bırakarak) okula erken başlatılması askere alınmasını engelleyecek kusurun sebeplerden biri olamaz mı? "Rapor alanları evlatlarına ihanetle" suçlaması Başbakan açısından bence de büyük talihsizlik olmuştur. |
04.09.2012 |
Anadolu Meslek, Anadolu Teknik Liseleri ile Anadolu İmam Hatip liseleri en az rağbet gören okul grubunu oluşturuyor. Fakat ilginç olan, okul ve kontenjan artışı öğrenci talebine ters orantıda ilerliyor. SBS sonucu ile öğrenci alan ortaöğretim kurumlarında 2010'dan 2012'ye toplamda yüzde 24'lük bir kontenjan artışı yaşanırken Anadolu imam hatiplerde bu oran yüzde 85.19 olmuş. (Okul, 243 iken 450'ye çıkmış.) |
28.08.2012 |
Dikkat ettiyseniz 4+4+4 olarak kodlanan eğitim yasasının ortaya çıkardığı ve dahası eylülde görülecek problemleri sistem içinde çözmeye çalışıyoruz. Her zaman olduğu gibi sorunu ortadan kaldırma yerine ya soruna alışmaya ya da ite dalaşmadan çalıyı dolaşmayı tercih ediyoruz. |
21.08.2012 |
Bu eğitim sistemi, öğrenciyi özne olarak görmüyor. Öğrenci merkezli olduğunu iddia etse de evirip çevirip düzenin işine yarar hale getirmek için çocukla, çocuğun hamurla oynadığı gibi oynuyor. Bir yandan devlet, çocukları/gençleri politikalarını sorgulamadan kabullenen itaatkâr vatandaşlar olsun diye okullarında ıslah ederken öte yandan sermaye, işine yarayacak işçiler olsun derdinde. Tabi öte yanda bir de çocuk üzerindeki vesayetinden vazgeçmek istemeyen aile var. |
31.07.2012 |
Zenginler, dinin maddiyatla gerçekleşebilen ibadetine odaklanırken yoksullar dinlerinin manevi öğretilerine yöneliyorlar. Allah, her sınıfa, konumuna göre ibadet etme imkânı vermiş Zengin^ parası var, "hayır" işlerine yöne liyor. Yoksul, arzu edip de sahip olamadığı şeyler için nefsjne hakim oluyor Zengin, Tanrının karşısına hayırı, hasenetiyle çıkmaya; yoksul, haysiyetiyle çıkmaya hazırlanıyor. |
24.07.2012 |
1 2 3 4 5 6 7 8 9 ![]() |